Eşim o gece hiçbir şey ne söyledi ne de yaptı. Sanırım evden 2 saatliğine de olsa uzaklaşmam işin ciddiyetini anladı. Ama ne faydaki ben bunca şeyin üzerine hiçbir şeyi ne unutabiliyorum nede affedebiliyorum. Bitmiş bir evliliği yıllarca sürdürmeye çalışıyorduk. Çocuklar büyüsün diye sabırla beklediğim gün bugündü. Artık sabredecek bebeklerim yoktu. Birisi okulunu bitirmek üzereydi diğeri ise kocaman genç kız çağına gelmiş. Ne için sabredecektim ki artık? hani çocuklar 3-5 yaşlarında olsalardı evet bu şekilde ayrılsaydım hem dışarda çalışıp hem de çocuklara yetişmem imkansızdı.
Ertesi sabah oldu, kız okula gitmeden beş dakika konuşma firsatımız oldu. Ben 2:30 gibi eve döneceğimi, kendisi ve eşyaları o saatte hazır olmasını söyledim. O okula bense işe gittim. 2:30 gibi işim bitti. Arayıp hazır olup olmadığını sordum. O da “Ben hazırım ama çok eşya var, bunları bisikletle veya taksi tutmakla gitmez” dedi. Ne yaptın? ne eşyası bu? iki valizle geldik Türkiye’den! bir taksi tutup giderdik dedim.
Okuldan geldikten sonra babası kızını aramış. Evde eski ve küçük buz dolabını, mikro dalga fırınını, tencere, tabak, küçük 15 inç televizyonu bize vermiş. Kız saydıkça ben şaşırdım. Niye verdi bu şimdi? kendisi ne kullanacak?
“Babam, siz bunları tek başınıza götüremezsiniz m…. amcan gelip sizi alıp yeni evinize götürecek” demiş. Eşyalar vermiş, arkadaşını taşınmamız için ayarlamış. Ben hayretler içerisinde eve geldim ki cidden de evin ortası göç alanı gibi. Benim kafamda sadece 2-3 valiz, bir şekilde gideriz bugün diye planlar yaparken evin temel ihtiyaçları da çıkıverdi.
Arkadaş saat 5 de müsaitim gidip alırım demiş. Biz de 5’e kadar evde bekledik. Sonra babası aradı kızımı “m… amcan geldi aşağıda binanın önünde bekliyor, eşyaları yavaş yavaş indirin” diye mesaj atmış. Bizim de gücümüzün yettiğince çoğunu sürükleye sürükleye indirdik. Sağolsun arkadaşta doblo tarzı arabasına yerleştirdi. Bir tek buzdolabı kaldı ortada. Ne kız ne de benim gücüm yetmedi onu indirmeye. Sağolsun kendisi de geldi 3 kişi indirdik, yerleştirdik arabaya.
İçimizde ne bir sevinç var, ne de bir üzüntü. Karma karışık duygularla evin kapısına kiliti vurup kızımla sıfırdan bir hayata başlamak için yola çıktık.
Eşimin eviyle bizim yeni evin arasında arabayla 15 dakikalık bir mesafe var. Çok fazla uzağa taşınmadık. Hatta dükkana çok yakın bir yere geldik. Eşimin evi dükkandan daha uzak.
Kızımla birlikte eşyaları eve birer birer taşıdık. Buzdolabını da yine üçümüz birlikte çıkarıp yerine yerleştirip arkadaşa teşekkür edip yolcu ettik. Ev dediğim de öyle büyük bir yer değil. Mutfağı içinde tek göz bir oda. Bekar evi diye geçiyor bu apartmanlar. 6 metre karelik bir eve iki kişilik bir aile olduk artık.
Etrafımıza şöyle bir bakındık. Tamam buz dolabımız, televizyonumuz, mikrodalga fırınımız var ama ne oturacak tek bir sandalye, ne kanepe nede gece yatacak yatağımız var. Ayakta kalakaldık öylecek.
Buz dolabını bir süre bekledikten sonra fişini taktık fakat o da tamtakır, hiçbir şey yok içinde. Ben işten, kızımda okuldan gelmişiz. O yine evde kendi karnını doyurmuş ama ben bir şey yememişim. Yine peynir, zeytine devam:)
Çok yorulduk, oturmak veya uzanmak istiyoruz ama yer sadece halı kaplama. boş yerde oturduk. “Ee ne yapıcaz bu gece” diye sordu bana çocuk! Nerde yatıcaz? ne yorganımız var, ne yastığımız. Altımıza serecek bir yatağı bırak bir çarşafımız bile yoktu.
Hala cüzdanımda 40 bin yen duruyor. İnternetten baktım, eve en yakın ev mağazası “Nitori” diye bir mağaza vardı. Bir de Conan diye bir avm mağaza var. Gel bakalım yer yatakları ne kadarmış? en uygunundan almaya çalışacaz dedim, çıkıp gittik. Conan dediğim yerde çok pahalılardı. Ayrı ayrı satılıyordu. Toplam fiyatını hesapladım 20 bin yen’i buluyordu. Biz de Nitori’ye gittik.
Nitori’de conan’dan daha fazla ev malzemeleri vardı. İyi bir araştırmadan sonra yatak, yorgan setini gördüm. 6’lı baddal boy yatak takımı buldum. Hemde hepsi toplam 10 bin yen’di. Çok uygundu bize göre. Sadece bir yastık eksikti. Ekstra olarak 1000 yen’e de bir yastık alıp bisiklete yükleyip eve getirdik.
İçinde: Yer döşşegi, çarşafı, yorganı, nevresimi, bir yastık ve yüzü vardı. ayrıca bir yastıkla bir yüz daha aldım. Elimde 27 bin yen kadar para kaldı. Markete gittik. En acil temel gıda olarak en küçük boylarından sıvıyağ, tuz, şeker, ekmek, birer tane de domates, soğan, biber vesaire alıp geldik. yatağımızı da serdik, nevresim takımlarımızı geçirdik. Domatesle peynir koyup bir bez parçası üzerine de soframızı serip yemeğimizi yedik.
Huzur!
Huzur!
Huzur!
İlk kez nefes aldığımı hissettim. Korkusuz, tedirgin olmadan, şimdi gelecek tartışacaz, bağırıp çağıracak kimse yok. Kendi evimin hem erkeği hem de kadınıydım! Üzerimden bütün dünyanın yükünü almışlar gibi hissettim. Kızımla ayaklı uçlu yatıp uyuduk.
İlk işimin yeri trenle gidilecek kadar uzak bir yer olduğu için o işe çok fazla gitmemiştim. Çünkü parayı kuruş kuruş harcıyordum. Tren bileti için harcayamazdım. İşyerine de bilet param olmadığı için gelemiyorum diyemedim. Başka bir yere daha işe gittiğimi ve o işimin daha yoğun olduğunu söyleyip haftada bir gün gelebileceğimi söyledim. Onlar da bana bu şubemize çok ihtiyacımız yok, önümüzdeki ay “Kuromon ichiba’da” yeni bir şube otel açacağız oraya geçmeni istiyoruz dedi. O zaman çok sevindim. O şube eve bisikletle 5 dakika. Ben de orası açılana kadar eve yakın olan oteldeki işe gittim. Ama maalesef ki fazla gitmediğim işimin ilk maaşı geldi. O nedenle sadece 40 bin yen yatırılmış. Bir kaç gün sonra asıl maaşım yatacak. Yine kemeri sıka sıka o paranın gelmesini sabırsızlıkla bekledim.
Henüz yedek anahtar çıkarmadığım için iş biter bitmez ondan önce eve varıyordum. Kızın okulu babasının mahallesinde olduğu için bir hayli uzak yere gidip geliyordu. Daha yeni evin belediyesine adres bildirimi yapmadığım için eski okuluna bir süre devam etmesi gerektiğini söyledim. Bir de çok acıkırsan okuldan gelirken dükkana uğra karnını doyur eve öyle gel dedim. Ben her şekilde idare ediyorum zaten ama çocuk ne varlıktan ne de yokluktan anlamıyor.
Bu duruma düşmemizin benim suçum olduğunu, babamdan ayrılan sensin, senin yüzünden oldu diye beni suçlamaya başladı. Hiçbir zaman en basit, en ufak tartışmamızı bile çocukların yanında yapmadığım için hiçbir şeyimize tanık olmadılar. Bu yüzden de beni suçladılar her ikisi de. Sen ayrıldın, sen boşanmak istiyorsun, sen kaşınıyorsun, sen yaptın, sen ettin vs
Hiçbir tartışmamıza tanıklık etmemiş çocuklara bunu anlatmak gibi zor bir şey yok. Yeterki huzurlu ortamda psikolojileri ve kişilikleri bozulmasın diye tekken kavga ederdik. Bir anda da kavga ediyoruz, evden ayrılıyoruz diyince bir şok yaşadılar.
Alıştıra alıştıra, yavaş yavaş yaşadıklarımızı anlatmaya başladım. Uzun bir süredir tartıştığımızı, bir türlü geçinemediğimizi anlattım. Kadınlarla olan sohbetlerinin ekran görüntülerini gösterdim. Bana gönderdiği evden kovduğu mesajları, hakaretleri, tehditleri gösterdim. En sonunda zaten o yağmurlu gecede olanlara da kendisi tanık oldu. Ama gel görki ne desem faydasız. Henüz 13 yaşındaki bir çocuk bunlardan hiçbirini anlayamaz. O duygusal düşünemezdi. Henüz olgun bir yaşta değildi. Zamanla anne ve babasının arasında kalmış bir çocuğa dönüştü. Olmasını istemediğim şey olmaya başlamıştı. Yani çocuğun psikolojik çöküntü yaşadığını hissettim. Her ne kadar da şikayet etmemeye çalışsam da yine de babayla annesinin arasında piyon olmuştu zavallım.
Zaten Japonya’dan Türkiye’ye kesin dönüş yapıp, 3 yıl okulundan ve derslerinden ayrı kaldığı için aradaki 3 yıllık boşluğa yetişmeye çalışıyor. Konuşmada zorlanmıyordu ama kanji’de çok eksiği vardı. Bir anda henüz öğrenmeden gittiği kanjilerle ders yapmaya başlayınca zorlandı. Üzerine de evdeki sorunlarla başbaşa kalınca çocuğun dünyası bir anda alt üst oldu. Sürekli okuldaki sorunlarıma mı odaklanayım yoksa size mi diye isyan etmelere başladı. İlk okul 4. sınıftan sonra ders görmemişti. Arkadaşları 5. ve 6. sınıf kanjileriyle orta 1’e gidiyordu. bu kadar zorlanacağını tahmin etmemiştim. Ama yavaş yavaş, acelesi olmadığını, onlara yetişebileceğini söyleyerek sürekli onu teşvik ediyordum. Elimden geldiğince de yanında özel konuları açmamaya çalışıyordum fakat babası benim kadar ince düşünemiyordu. Günlük şikayetler, tehditler, bana iletemediği şeyleri çocuğu aracı olarak kullanıp bana mesajlar göndermeleri ister istemez yine de hep aramızda kalmasına sebep oluyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Duygularını bizimle paylaşmak ister misin