29 Haziran 2017 Perşembe

Japonya'da karakola düşmek..

16 yılın sonunda karakollukta oldum ya ölsem de gam yemem!
Ciddi ciddi 6 polisle karakola düştüm.
Hırsızlık mı yaptım?
Adam mı öldürdüm? Veya yaraladım?
Birini mi taciz ettim? Veya biriyle kavga mı ettim?
Yok, yok, yok hiç biri değil!
Suçum: oğlanın getirdiği kırık valizi apartmanın çöp konteynırın önüne koymak.
Gülmeyin vallahi de billahi de japonya'da yaptığım en büyük suç bu oldu...

Normalde "oo gomi-大ゴミ" diye büyük çöpler parayla atılan bir sistemle yürüyor japonya.
Hatta bu konu hakkında Japonya'da parayla çöp atmak adlı yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Ama bu semte geleli 2 hafta oldu ve semt Çinli ve Koreli mahallesi ve semtin yarısı otel olduğu için turist çok fazla var.
O yüzden dışarlar valiz kaynıyor, ev eşyası dolu, çöpler diz boyu.
Dedim herhalde önceki semtteki gibi disiplin pek yok.
Dün sabah 9. Kattan taşınan birinin koca bir oda dolusu eşya yığını dolu apartmanın çöplüğü.

Sabah oğlan türkiye'den geldi.
Gelene kadar da valizin ayakları, kolları kırılmış.
Evde de 3 büyük, 3 küçük valiz daha var dedim bu kırığı ne diye saklayayım..
Valizi boşaltıp, içini temizledikten sonra öğle 13:00 gibi apartmanın çöp konteynırın içine değil de önüne bıraktım.
Alışverişe doğru yürüyorum arkamdan 4 tane genç yaklaşık 25~30 yaşlarında erkekler 'One san, one san' diye seslenmeye başladılar.
Döndüm baktım acaba bana mı sesleniyorlar diye, cidden de banaymış buyrun dedim? ( Yol falan soracaklar sandım. Yada arada sivil polisler kimlik kontrol yapıyor onlardan sandım) içlerinden biri, polis kimliğini gösterip o valizi neden çöpe attın?  diye sordu.
Dedim kırılmış bende çöpe attım ne var?
Yasak! Atamazsın! dedi..
Bir anda o 4 kişi, 5 oldu, 6 oldu bir sorgu sualin içine düştüm ki noluyoz yav dedim.
6 polis bırakmıyor beni. Tamam alıp geri içeri sokayım diyorum yok diyor..
Birinin elinde fotoğraf makinesi, diğerinin elinde not defteri.

Sivil polis: Nerede oturuyorsun?
Ben: Bu binada..
Sivil polis: Hangi kat?
Ben: 6. Kat..
Sivil polis: Buyur yukarı çıkalım.
Ben: Nasıl yani?

Apartman kapısının şifresini soruyor, dairenin anahtarı var mı diyor, asansörle yukarı çıktık, kapıyı aç diyor bana!
Açtım buyrun bakın ev benim, anahtar benim! Çöple evin ne alakası var?

Elinde kamera olan, kapıyı bir daha açar mısın resim çekmek lazım dedi...
Anahtarı sokturdu, tam açıyormuş gibi yaparken resim çekti.


Eve girdik, evin neresindeydi bu valiz? diye sordu dedim salonun ortasında..
Parmağını uzatarak valizin yerini göster dedi..
Aynen de öyle yaptım..
Parmağımı uzatarak salondaki yerini gösterip, yüzümü ters çevirdim!
İstemiyorum yüzümün çekilmesini dedim.

Sivil polis: Bu evde kaç kişi yaşıyorsunuz?
Sivil polis: Nasıl uyuyorsunuz?
Yatak düzenine kadar sordular........

Sonra yine hep birlikte aşağı indik.
Valize hala hiç el sürülmemiş!
Valize de parmağımı uzatarak resim çekmemi istediler...
Yine kafamı çevirerek valizlere parmakla koyduğum yeri göstererek resim çektiler.
Yabancı kimlik kartımı aldılar, adres, tel, evde yaşayanların isimleri, yaşları yazılan kağıtla birlikte attığım valizle küçük bir sırt çantasını da alarak 6 polis, 1 ben minami polis merkezine kadar yürüyerek gittik.
Evden bir cadde iki sokak ötedeymiş polis merkezi.

Polis karakolunun, 2. Katında saçma sapan bir şube açmışlar ;) "Çöp şubesi" Allahım Güler misin, ağlarmısın haline...

Sonra 3 metre karelik bir sorgu odasına soktular beni.
Elimden cep telefonumu alıp, tamamen kapattıktan sonra benden uzak bir yere koydular.
Cüzdanımda yine benden uzakta.
Bir bayan çağırdılar. Bayan üzerimi ince ayrıntısına kadar aradı, taradı!

Sonra başka bir polis gelip Amerikan filmlerindeki gibi beni boş bir duvara yapıştırıp yüzümden ve arkamdan profil resmimi çekti.
Bu ana kadar ben işi şakasına alıyordum, ne saçma bu nasıl bir sistem derken bu resim çekme olayı beni bir yerden sonra kopardı!
İçimden küfürler yağdırıyorum karşımdakilere..
Yav nerden nereye geldi konu?
Rüya mı, kabus mu görüyorum?
Gerçekten de yaşıyormuyum bu saçma ötesi durumu?
Biri cimciklesin yahu beni!!

Sorgu başladı..
Polis: Neden valizi oraya attın?
Ben: Çöp olduğu için, kırılmış yolda dedim.
Polis: O normal çöp değil onu atamazsın.
Ben: Etraftaki çöpleri görmüyor musunuz?
Bir benim valiz mi beni buralara kadar getirdi?
Polis: Yok biz yakaladığımız herkesi buraya getiriyoruz bir tek siz değilsiniz.
Ben: Belli oluyor semtten..
Çöplükten geçilmiyor, akşama kadar 15 valiz görüyorum, eşya dolu sokaklar..
Polis: İşte biz bunların önünü kesmek için bunları uyguluyoruz.

Ya en azından 1 kez uyarın!
2. Ye yakalarsanız alıp götürün.

Ben: Bizim ülkede böyle bir uygulama yok, bir tek japonya'da görüyorum, çok saçma!
Polis: Burası japonya..
Önüme parmak kalınlığında kağıtlar koydular.
7 sayfa dolusu sorgulandığım, yaşadığım, ne zaman, nereye, kaçta, tarih, saat, gün, hangi semt, hangi binaya ne atmışım hepsini adam erinmeden tek tek yazdı ya abi!!

Annemin, ölmüş babamın adını, soy adını, yaşını, doğum tarihini..
Babam öldü, yok diyorum
Polis: Babanız öldüğünde kaç yaşındaydı???.....
Allahım sen akıl ihsan et!
Ölmüş babamın yaşı sana ne faydası olacak herif!
Kaç kardeş, hepsinin tek tek adını soy adını..
Kaç çocuk, ikisinin cinsiyetini, adını, yaşını.
8 sayfa tek tek adımı soy adımı, tel, adres, imza yazdım.
O sekiz sayfaya da 15 yere sol işaret parmağımla, biri gri, diğeri kırmızı parmak izi attırdılar..

Sivil polisler bana seslenirken nasıl seslendi, ilk ne sordu, ben ilk ne cevap verdim, ilk sorudan sonra nereye doğru yürüdük tek tek soruldu!
Tamı tamına sadece sorgu odasında 3 saat sorgum alındı.
1 saatte evin önü, içi derken günümü mahvettiler.
İnşallah böyle saçma sapan birşey sicilime işlenmez?.

Bu arada sürekli birileri birşeyler yazıp getiriyor.
Kağıtların birinde ne yazıyor biliyormusunuz?
Beni getiren sivil polisin biri valizle çantayı tartmış! Büyüğü 5,3 kilo, küçüğü 2,4 kilo çıkmış..

Sorgu bitti, telefonumu, cüzdanımı aldım.
İlk konuştuğum sivil polislerden biri geldi, 4 sayfa da onu doldurdum!
Parmak izi vs..
Kimliğimi aldım.
Eve arabayla bırakacaklarını söylediler.
Gerek yok kendim dönerim dedim.
Olmaz oğlunun da sorgusunu alacaz.
Yeminle bayılacam artık!!
Oğlumla ne alaka ya? Aileden birinin bilgilerini almak zorundayız, oğlunuz karakola gelmemesi için biz eve gelelim.
Offff tamam yürü Allah aşkına!
Ciddi ciddi eve arabayla ve iki eski valizle getirildim ya?

Sivil polis benimle birlikte eve çıktı, oğlana kendini tanıttı, oğlandan anasından başladı, okulundan çıktı. Koca bir form da ona doldurttu!

Daha bitmedi!
Valla şaka değil bitmedi daha..
Bu kanunen çöp dökmek yasak suçundan sorgulandığım formlar, kağıtlar yüksek yerlere gidip dolaşacakmış!
Bir 15 günü bulabilirmiş evrakların dolaşması.
15 gün sonra anamdan, babamdan, kocamdan, oğlumdan hangisine ulaşırsalarsa birine beni tekrar karakola çağıracaklarmış..
O gün valizleri para ödeyerek çöpe attım diye marketten fiş alıp bunu kanıt olarak göstermek zorundaymışım..

Normal bir çöp ya! Türkiye'de koltuk, masa, dolap, lavabo, tekerlek, valizler, çantalar akşama kadar bizim apartmanın önündeki konteynırlara atılıyor, belediye günlük 3 kez gelip topluyor.
Bu nedir ya? Kendi apartmanımın çöp konteynırına bir valiz attım diye karakola düşüp, resmim kayıtlara geçiyorsa lanet olsun bu ülkeye de, yasasına da....

27 Haziran 2017 Salı

Japonya'da su kesintisi bildirimi

Sistem dediniz mi dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir millet japonların eline su dökemez kardeşim!
Adamlar işlerinde bir numara.. Ötesi yok!
Yapacakları tamiratlarda, çıkaracakları gürültülü işlerde günler, haftalar hatta en az bir ay evvelden senin kapına bir bildirim kağıtı bırakıp gider..
Apartman dairesinde oturuyorsanız posta kutularına bu tarz kağıtlar atılır.
Gelen her kağıt çöp sanıp atmayın.
Posta kutunuzdaki bir çok çıktı kağıtlar sizin için bildirim kağıtları olabilir.
Çevrenizde olan bitenleri bilmek istiyorsanız bu kağıtları takip etmekte fayda var.


Gördüğünüz bu kağıtta taa 1 ay sonra, hangi ayın kaçında, saat kaç ile kaç arası su kesintisi olacağı bildirim kağıtıdır.
Ona göre su ihtiyacınızı karşılayın, o ana banyonuzu veya çamaşırınızı denk getirmemeniz için haftalar öncesinden size bildiriliyor.
Genelde bu bildirimler apartman su boruların bakımı, apartman su deposunun temizliği veya varsa bir arızası giderileceği zaman dağıtılır.

Semtte veya mahallede su kesintisine kesinlikle rastlamazsınız.
Olsa bile bu kesintileri hissetmenizin mümkünatı yok :)
Çünkü her apartmanın muhakkak su deposu bulunur.
Su deposu bulunmayan apartman, bina görmedim.
Müstakil evlerinde yaşamadığım için o kadarını bilemem.
Ama kanımca onlarda da ufakta olsa olduğunu düşünüyorum.

25 Haziran 2017 Pazar

Japon abur cubur alışverişi yaptık

Ara sıra sizler için japon abur cuburları deneme videoları çekicez :)
Önceki videolarımın içinde abur cubur deneme videolarımız var eğer gözünüzden kaçtıysa youtube kanalımız olan osakanınmuhtarı sayfamızı ziyaret edin :)

Dün taze taze çektiğimiz abur cubur videomuzu izleyin derim :)
Bu iş'te daha çok yeni olduğum için çok acemice olabilir
Umarım zamanla bu iş'te profesyonelleşirim de sizlere layık bir blogger ve youtuber olurum ;)

Yeni videolarda görüşmek üzere hoşçakalın canlar

22 Haziran 2017 Perşembe

Japonların doğal yaşama saygısı..

Japonya'da evlerde ki kedi, köpek sayısı çocuk sayısından fazladır.
Neredeyse %80 evde ya kedi, yada köpek beslenir.
Ya da %40 evde her ikiside bulunur.
Çocuk yapıpta ona emek vermek, işinden gücünden geri kalmak pek japonlara göre birşey değil :)
Hayvan sevgisi japonlar da çok yüksek.
Hani insana saygıları, sevgileri dünyada tek millet deriz ama hayvana olan sevgi ve saygılarını insana olan sevgi ve saygıdan daha yüksek bana göre.


Japonlar evde beslenebilecek her türlü hayvanı besler, bakar, ilgilenir, fakat doğal yaşama ait olan ve evde kesinlikle beslemesi zor olan hayvan türlerine dokunulmasına karşılar.
Örneğin: sokaktaki kuşa, ormandaki maymuna, geyiğe, fil'e, sahipsiz sokak hayvanlarına yemek vermelerine karşılar.
Japonya'da bu tür tabelalarla çok sık karşılaşırsınız.
Güvercinler beslenecek hayvan değildir, onlara yemek vermeyiniz yazıyor.
Hayvanların zamanla insan yemeğini yiyerek hormonlaşmış yapay yiyecekler hayvanların genini bozmalarından mi endişe ediyorlar acaba?

Ormanda yürüyüş yapılan alanlarda da her 10 adımda bir 'Maymun çıkabilir dikkat!', 'Maymunlara yiyecek atmayınız' falan mesajlar yazılı tabelalardan geçilmiyor.
Bu kadar titizlik nedir arkadaş? :)
Veya nara'da sokak, cadde, tapınaklar geyiklerden yürüyemiyorsunuz. O kadar çok geyik var ki nara tapınak çevresinde, geyikler insanların ellerinde en ufak yiyeceklerin bile kokusunu alıyor.
Ağzını sokuyor elindeki paketin içine istersen verme:)
Ya da bir şeye dalıyorsun aaa bu da neymiş diye incelerken geyik elindekini yalayıp yutuyor bile:)
İşte doğasıyla oynanmış hayvan ırkı buna derim!
Sanırım japon devleti bunu farketip diğer doğal yaşam hayvanlarına aynı zararı vermemeleri için bunun önüne geçmek istediler.
Eskiden daha fazla tabelalar çıkmaya başladı karşımıza.
Bu tabelanın olduğu geniş, temiz çok güzel bir meydanı var.
Meydanda insan kaynıyor fakat bir tek kuş göremezsiniz çevresinde.
Bence bu meydana kuş topluluğu çok yakışırdı :)

Bizim İstanbul belediyesi her meydana, en ufak boşluk alana yemciler yerleştirmiş tas'ı 1 TL den köşeyi dönmeyi amaçlanmış:)
İstanbul'un merkezinde bir çok yerde yemci kulubeleriyle karşılaştım.
Bir meslek ve gelir kaynağı olmuş bizim memlekette!

21 Haziran 2017 Çarşamba

Japonya'da en çok kullanılan haberleşme proğramı.

Japonya teknolojik bir ülke fakat gel gör ki hiç de teknolojik bir insan topluluğu değil.
Adamlar öyle dışa açık, herşeyi deneyen bir insan hiç değil.
Biri birşey kullanıyorsa bir milyonuda aynı şeyi kullanır..
Bizim memlekette biri WhatsApp mı kullanıyor aman ben bunu kullanıyorum sende yüklede bedava konuşalım.
Biri viber mı kullanıyor hemen tavsiye edip sana da zorla kurdurtuyor:)
İşte japonya'da bu tip olaylarla karşılaşmazsınız:)
Millet ne zaman ki dokunmatiğe döndü işte o günden beri tek kullandıkları iletişim programı 'Line' olmuştur.
Tek tip program olduğu için telefon numarasını ekler eklemez otomatikman zaten iletişime geçmiş oluyor:)


Japonlar Line'a olan tutkularını çok ileri götürerek artık her ortamda bu programı öne sürerek müşteri kazanmaya çalışıyorlar.
Resimde de gördüğünüz gibi her restaurantta, mağazada, alışveriş merkezlerinde bu tür afişlerle line'a üye kazanmaya çalışıyorlar.
Her yeni gelen üyeye de muhakkak bir hediyeleri var.
örneğin : Bir mağazada görüp üye olmuşsanız o mağazadan her hangi bir ürünü en az %20, %30 indirim kazandırıyor ve otomatikman hemen orada kullanabiliyorsunuz bu indirimi.

Bu resimi çektiğim yer bir italyan restaurantıydı.
Yemekten hemen sonra farkedip arkadaşla birlikte 3 telefondan bu yazılı üyeliğe arkadaş olduk ve anında bir kase buzzz gibi dondurma hediyedi alıp yiyi verdik :))
Japonya'da olduğunuz sürece dükkanların duvarlarına bir göz atın derim :)
İkramlardan yararlanmak güzeldir :)

20 Haziran 2017 Salı

Japonya'da 2. sınıf muamelesi gören Android telefonlar.

Japonlar yaklaşık 10 sene önce bir iPhone furyası tutulurlar ki anlatılacak gibi değil :)
Önce zengin kısım,  zamanla 3-5 yıl içinde orta kesim, şimdiyse 7'den 70'e zengininden fakirine herkesin tek kullandığı marka telefon olmuş durumda.
En ucuz, en adi iPhone kullanan 'iPhone 5' artık.
Öyle bizim türkiye'de ki telefoncularda ki gibi 'iPhone 4' bulmak imkansızın imkansızı diyebilirim :)

Türkiye'de orta kesim hala iPhone 5'e gücü yetmezken, şu aralar kullanılan en son model iPhone 7 orta direk maaşlı birinin 2 veya 3 aylık maaşını hiç yemeden biriktirip alması demek:)
Gerçi artık japon telefon şirketleri gibi türkiye'de de telefon şirketleri 24 ay sözleşmeli bedava telefon dağıtır oldu.

Adı her ne kadar bedava gibi görünse de aylık faturaya iyi sokuyorlar kazığı :)
Aslında bu sistem japonya'da da geçerli.
Eşim iPhone 7'yi 24 ay sözleşmeli aldı, aylık 10.250 yen (350 TL) sabit fatura ödüyor.
Bunu 2 yıl boyunca ödeyecek! Neden mi? Beyefendi iPhone 7 kullanıyor efem..
Hava değil mi? Atacak..
Benim iPhone 4 vardı teee 3-4 sene evveline kadar.
Bozuldu, vefat etti artık ömrü yetmedi :)
Bende ucuzundan bir Android telefon temin ettim.
Türkiye'de de kullanırım diye aldım.
İyi güzelde bir telefondu rahmetli :(
O damı? o da geberdi elimde yaaa:(
Biliyorsunuz geçen hafta türkiye'den döndüm, geldiğimin ertesi günü telefon cebimden wc düştü :)
Hemen al sil, kurula, temizle, pirince göm, hava almaz poşette sakla, faydası yok! 2 gün sonra dokunmatiği tamamen gitti..
Kullanamıyorum dokunmatik ekranı.
Ama şarj oluyor, maus takıp kullanılıyormuş onu da denedim ama nedense şarj olan yer mausu tanımıyor :(
İçinde o kadar önemli detalarım vardı ki :(


Neysem baktım ben baş edemiyorum dedim gideyim de bir tamirciden yardım isteyeyim.
Ne bileyim belki ekranı değiştirir, düzeltir.
Akşama kadar 15 yeri, dükkanı dolaştım da bir tane bile Android tamircisine rastlayamadım ya!
Nereye saklandınız be kardeşim! Alooooo diye çığlık atasım geldi yeminle..
Yok yok yok! Japonya'da android tamircisi yok!
Her yerde, her yerde iPhone shuuri yani iPhone tamiri yapılır yazıyor.
Yav bir kişi bile android kullanmıyor mu?
Bir kişi bile kardeşim şu telefonumu tamir et demedimi de bütün dükkanlar iPhone tamirine dönmüş.

Yine mecbur kaldım telefon almaya.
Adamın faturasını görünce kıyamadım yine ucuzundan bir android telefon alıverdim :)
Bu sefer de dedim gideyim buna kap, map birşey alayım da ben sık sık telefonu düşüren biriyim bunu iki günde parçalarım kabına koyayım da idare etsin beni dedim.
Aman demez olaydım!
Bu sefer de android telefon kapları kalmamış..
Gözünüzün gördü, göreceği tüm dükkanlarda, raflarda, mağazalarda iPhone 5, iPhone 6, iPhone 7 kendisi ve plus'ı hepsi iPhone kapcısı olmuş..
Resimde de gördüğünüz gibi bir durum var ortada :(
Tam göbekte bir tabela asılı şöyle yazıyor 'android kapları 2. Katta' ikinci sınıfa düşmek ben buna derim!
Haydiii çık bakalım yukarı ara telefonuna şöyle incikli cincikli güzel bir kap dedim ve çıktım.
Eeee nerede? Kıyıda köşede 3-5 çeşit koymuşlar ee benimkine uymuyor ama?
Hay sizin iphone'nuza da, size de başlayacam dedim.
Çıktım dükkandan vazgeçtim..
Yeminle zorla insanı dinden imandan edecekler, illaki iPhone sahibi edecekler beni!

Napayım türkiye'ye kadar dayanırsa ana vatanın olmasa da sana güzel bir kıyafet türkiye'de bulucam canım telefonum diyip teselli ettim kendimi de, telefonumu da :)

17 Haziran 2017 Cumartesi

2017 japonya sokak modası

Bu sene japon kadınları 70'li yıllara dönüş yapmış durumda :)
Sokakta, çarşıda karşılaştığım bayanların 10/8 bu tarz kıyafet giymiş.
Hepsi aynı fabrikadan çıkmış gibi dolaşıyorlar :)
Bol belli, bol paçalı kot ve kumaş pantolon, içine penye, üzerine geniş ve uzun şifondan dikilmiş gömlek tarzı ceketler var.
Pantolonun kemeri kendi kumaşından dikilmiş ve kurdele gibi bağlanmış.
Genç'i yaşlısı aynı tarz..
Türkiye'de yok değilmi bu sene bu tarz moda?


Genç kızlara yakışıyor da yaşlılar da giymiş hiç yakıştıramadım :)
Zaten her sene aynı, birşey moda oluyor bir fabrika ürünü robotları gibi dışarıda dolaşıyorlar :)
Bir şey alırken herkeste olanını sevmiyorum.
Farklı giyinmek gerek bence..
Moda diye herkesin üzerinde olanını değil!
Sizce nasıl bu yılın japon modası?
Beğenenler fikirlerini buradan bizimle paylaşsın :)

16 Haziran 2017 Cuma

Japonya'da okul çocukların kullandığı alarm.

Maalesef Japonya'da da bizim ülkemizdeki gibi çocuk kaçırılmaları ve tacizleri çok oluyor.
Japon devleti her olayda yeni bir sistem, yenir bir kanun getirsede bir yerden birileri patlak veriyor.
Halk ve okullar bu işi devlete pek bırakmaya niyeti yok!
Çocuğunu kursa, okula gönderirken çocuk için gelişmiş telefonlar alıyor, alarmlar, düdükler takıyor.
Çocukları ta anaokulunda yetiştirmeye başlıyorlar.
Yabancılarla konuşulmaması gerektiğini, sessiz ve ıssız yerlere tek başına girmemelerini, tanımadığı kişiler yanlarına yaklaştığında neler yapılması gerektiğini öğretiyorlar.

Çocuk ilkokula başlayana kadar tek başına dışarı pek çıkmaz. Gitse gitse en fazla eve yakın markete veya evin dibindeki parka gider.
Çocuk ilkokula başlarken okulun alışveriş günü alacaklarının içinde devlet ve okulun ortak karşıladığı videoda göreceğiniz tehlike alarmları da bedava veriliyor.
İlkokul 1. ve 2. sınıfta kesinlikle yanında taşıması gereken bir parçası oluyor bu alarm.
Evde unuttuğu zaman öğretmen hatırlatıyor.

Çocuk ilk yılında sabah grupla gidiyor, ailesi çalışıyorsa geç çıkacaksa aileden biri almaya geliyor zaten.
Ama erken ve tek çıkacaksa bu alarm o çocuğa bir güven veriyor.
Tanımadığı biri yanına yanaşıp konuşmak isterse ve bunda ısrar ederse hemen alarmın pimini çekip bu sesi çıkarıyor.
Zaten okul yolu olduğu için çevredeki herkes bilinçli ve hemen dışarı çıkıp bakıyor.

Kulakları çınlatan bir sesi var :)
Sırf sizin için çocuklardan rica edip bu videoyu çekmek için pimi çektirdim:)
Çocukların elleriyle kulaklarını tıkamalarından ne kadar gürültücü olduğunu tahmin edin:)

Not: çocuklar tanıdık oldukları için benimle konuşup yardım ettiler:)
İnşallah çevreden birinin dikkatini çekip polisi aratmamışımdır :))

11 Haziran 2017 Pazar

Japonya'da hayvanların isimleri nereden geliyor?

Bugün size çok tatlı birini tanıştırmak istiyorum.
Adı 'Momo' dişi ve yaşı henüz küçük olduğu için 'Chan' ı da ekledikmi alın size şeftali hanım oldu :)
Şeftali derken? diye mırıldandığınızı duyar gibi oldum :)
Japonya'da normal birşey beklenmez işte:) her işleri ilginç;p
Ama tabiki de bu isimi takmalarının bir sebebi var .
Aslında deyim yerindeyse aynı bizim kafadalar:))
Doğa ve yılın aylarına göre seçiyorlar bu isimleri.
Örneğin bizde ramazanda doğan erkeklere ramazan, kadir gecesi doğanlara kadir, arife gecesi doğanlara Arif/Arife gibi isim koyduğumuz gibi bunlarında böyle özel bir anlamı var.


İlk bahar: Momo (Şeftali)
Hayvanın cinsi ne olursa olsun ( kedi, köpek, kuş, maymun, fil vs.) ilk baharda doğmuşsa o hayvan ismi dişiyse momo chan, erkekse momo kun koyuyorlar.
Şeftali bir ilk bahar meyvesi olduğu için ve japonlar için şeftalinin yeri çok özel olduğu için bu isimi koymayı tercih ediyorlar.

Yaz: Umi (Deniz)
Japonlar için yaz denince akla sadece deniz gelir:)
O yüzden yazın doğan hayvanlarına dişi, erkek her ikisine de umi chan/umi kun ismi koyarlar.

Son bahar: Momiji (Kanada ağacı, japonca ismi)
Japonya'da çokca bulunan bir ağaç türü. Sakura kadar momiji mevsimi de çok ünlü bir ülke. Son baharda tüm japonya sarı, kırmızı, pembe, yeşil'e boyanıyor bu ağaç türleriyle.
O yüzden de hayvan dostlarına momiji ismini takmayı tercih ediyorlar.

Kış: Yuki (Kar)
Japonya öyle bir ülke ki, ülkenin yarısı kar'a gömülürken diğer yarısı hiç kar görmüyor.
Kuzeyden güneye doğru dik bir ülke olduğu için ülkenin her yerinde aynı anda 4 mevsimi yaşayabilirsiniz:)
Japonlar kar'ı çok sevdiği için hayvan dostları eğer kışın doğmuşsa dişi veya erkek hayvan dostlarına Yuki chan/Yuki kun ismini takıyorlar:)

Not: ilk baharda doğan hayvanlara momo yerine sakura zamanı olduğu için sakura ismini de tercih eden çok oluyor.

Japon animelerinde çokça bu isimleri duymuşsunuzdur.
Sadece hayvanlara değil, anime karakterlerinede bu isimler koyuluyor.
Şimdi nereden geldiklerini öğrenmiş olduk :)

7 Haziran 2017 Çarşamba

Asiana Airlinesle Kore seyahatim.

Geçen ay sanırım sadece iki yazı yazdım ;p
Nedeni bildiğiniz üzere türkiye'de olmamdan dolayı yazacak pek birşey yoktu :)
Kaldığımız yerden devam edicez inşallah.
Ama bu sefer japonya'dan değil de başka bir ülke yazısı olacak bugünkü:)
Kısa “Kore” gezim..
İlk deneyimim oluyor, pek merak ettiğim bir ülke değil aslında, bana göre ha Kore ha japonya hiç bir fark yok gözümde :)
Kore'ye Asiana Airlines hava yollarını kullandım.
İlk kez bu havayolunu kullanacağım için biraz tereddütteydim. Acaba güvenli bir hava yolu mu? Acaba temiz mi? Yemeklerini yiyebilirmiyimler vs.
Akşam üstü saat 17:30 da uçağa girdik, ilk sırada olduğum için uçağın içini, dışını, inciğini, cıncığını inceleme fırsatım oldu:)
Allah var uçak mis miss THY kadar kaliteli ve pahalı duruyor.
Bu bakımdan benden 10 üzerinden 10 aldı;p
Koltuktaki ihtiyaç listeleri yerli yerinde, kabin görevlileri dört dörtlük ama bir eksikleri var türkçe sıfır sıfır sıfır :))
Şaka şaka o kadar gerek yok beceriyok artık ingilışceyi;) (şakasına türkçe karakter o kadar da cahal değiliz yazıda)


Neysem 17:45 uçak kalktı. Kalkış bittikten sonra yarım saat içinde yemek servisleri başladı. Annamm yakışıklımı yakışıklı, boylu poslu dipçik gibi bir hostum olmuş ya benim :))
Ay servis yaptırmaya gıyamam anam ben sana.. sen otur ben sana hizmet edeyim diyesim geldi :))
Gız bacım kore erkekleri de ne şirin oluyormuş bilmiyordum vallahi :)
Allah var hizmet süper. Boşuna evham yapmışım. Ne bilem kore diyince ucuz, basit bir hizmet geliyordu gözüme.
Benim şirin geldi bana ‘ hanım efendi kore yemeğimi istersiniz? Türk yemeğimi?’ diye soru soru verdi:)
Ben atıldım Turkish olsun aman napayım Kore yemeğini.
Etini bilmem, sosunu bilmem türk yemeğimizi gözüm kapalı yer bitiririm dedim :)
Yedik içtik topladılar önümüzden, 2-3 saat sonra ilerledikçe hava kararmaya başladı.
3 saat sonra bütün camları tek tek kapattılar, ışıkları söndürdüler gelde uyuma :)
Yolculukta da uyumayı hiç sevmem!
24 saat uçsam yinede gözler fal taşı gibi açık.
İki sinema filmi izledim, gözleri dinlendirdim.
Napayım saat uzun, içerisi zifir karanlık:)
3 saat kadar uyuduktan sonra arada bir camı araladım ki hava aydınlanıp aydınlanmadığını kontrol ettim.
Bir an evvel sabah olsun ki millet uyansın, yoksa ben çile çekiyorum iki büklüm küçücük koltukta:))
Sabaha kadar türbülansdan çıkmadı uçak ya:(
Valla benim dualarla Allah bizi korudu sankim? ;)
Çok şükür filmlerle, 3 saat uykuyla bir de siz türkiye'de dakika dakika ilerlerken biz dünyanın tersine gittiğimiz için sizin 1 dakikanız bizim 10 dakikamız oluyor.sabah kahvaltısını yaptığımızda türkiye saati 01:30 ken havada durduğumuz çin de sabahın 07:30 du :)
Sabah kahvaltısı geldi ama bu sefer bir güzel bayan servis etti :( dediki bana 'Hanfendi omlet mi istersiniz? tavuk pilav mı?’ bacım sabah sabah ne tavuğu, ne pilavı? Getir bana bol tereyağlısından bir omlet getir:)
Sağolsun bir dediğimi ikiletmeyen şirinem getirdi yemeğimi koydu önüme…
Açtım baktım içinde bir köfte, bir de sosis var ek olarak?
İksküsmi bayan diye seslendim:)
Dedim bu köfte ne eti? 'Bilmem’ peki bu sosis ne eti? Ona da 'bilmem’ dedim bunlar porksa ben yemem, getirdi mecburen tavuk pilav :))
Cam kenarı manzaramdan çin’i seyrede seyrede yemeğimi yedim yarabbi şükür verdiğin rızıklara…

Ay durun başım döndü, o neydi gı??
Ne kadar yüksekteymişiz! Altımızdan uçak geçiyor ya :)) valla uçak bile güççüçük kalmış:))
Yaşımın yarısı kadar seyahat etmişim ilk kez uçağımızın altından uçağın gittiğini gördüm:))
Bu arada uçak full koreli dolu :) vacur vucur konuşuyorlar ben tık anlamıyor, olmuşum fransız:))
Uçakta en fazla 10 türk varız. Onumuzda birbirimize ne selam ne sabah :(
Kore'den sevgiler, selamlar :))

Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz