30 Haziran 2016 Perşembe

Garip Japon yemeği "Natto"..

Hayatınız boyunca hiçbir yerde göremeyeceğiniz, tadamayacağınız ilginç mi ilginç, çok ağır kokan, dünyanın en kötü kokan yiyeceğini tanıtıcam sizlere..
Bu yiyeceğimizin adı "Natto-納豆" japonların uzun yaşama kaynağı, vitamin kaynağı, sağlık deposu anlatmakla bitmez ilaçdan etkili bir yiyecektir..
Japonların neden bu kadar uzun ve sağlıklı yaşadığı dünyanın en merak edilen sorusudur.
Sizlere en büyük sırlarını açıklıyorum ama aramızda kalsın:))
Japonlar, sabah kahvaltısında bile bu yiyeceği tüketebiliyor..
Sağlıklı ama çok pis kokan bir yiyecekle güne başladığımı düşünemiyorum doğrusu :p
Genelde "Kanto" bölgesinde yani 'Hokkaidō' taraflarında daha çok sevilir..
Japonya'da da bizim ülkemizdeki gibi her bölgenin meşhur, sevilen ve bölgelerine göre geleneksel yiyecekleri vardır..

Yaklaşık 500 yıldır tüketilen bir yiyecektir. Çin'e ve kore'ye kadar ünü yayılmış..
Kansai ve daha güney bölgeleri sıcak olduğu için kokusundan dolayı o kadar sevilmiyor.
Ama sağlık ve kültür bakımından bu yiyeceği genelde yaşlı kesim daha çok tüketiyor..
Doğal ilaç kaynağı olarak görüyor dipçik gibi 90 lı, 100 lü yaşlardaki neneler, dedeler:))
Sabah kahvaltısında "Natto", " Balık", "Miso shiru", "lapa pilav" yenilir..
Biz alışık olmadığımız için bu kahvaltı bize çok ağır geliyor..
Tatil merkezlerinde özellikle Avrupa kahvaltısı diye rica ediyoruz..
Sabah kahvaltısında, pilav ve balık yiyenimiz yoktur diye düşünüyorum?
Bir de üzerine 15 gün hiç çıkarmadan giydiginiz bir çorap düşünün işte o çorabın kokusundan daha beter kokan bir yiyecek yediğinizi hayal edin?:))
Natto denilen bu yiyecek fermante edilen, içerisinde nattokinaz enzimi ve K2 vitamini bulunan, vücuttaki tüm organlara, eklemlere kalsiyum  takviyesi yapan soya fasulyesinden yapılır. Varise, diyabete, kalp spazmına, kemik erimesine, kan pıhtılaşmasına iyi geldiği de söyleniyor.. Bu natto denilen kokulu fasulye yabancılar tarafından yenilememesiyle ünlü bir japon yemeğidir.
Japonlar tarafından en sık karşılaştığımız soru; “Natto seviyor musun?” oluyor :)
Yüzümüzün şeklinden sevip sevmediğimizi hemen anlıyor ve gülüyorlar:))
Japonya'ya gelir gelmez ilk tanıştığım yiyecek bu olmuştu:)
Japonca kursuna başlayalı 1 ay olmuş ve hocamız elinde bir kutu ile bize Natto yu duydunuzmu yada yedinizmi? diye bir soru yöneltti..
O da nedir diye herkes birbirinin gözüne bakarak 'Wakaranai' yani bilmiyoruz dedik :)
Hocamız elindeki küçük kutunun ağzını açıp tek tek masaları dolaşmaya başladı..
Kimin yanına yaklaştıysa hepside oooooo, ııııyyyyyy demeleri beni iyice meraklandırdı:)
Bana sıra gelene kadar çatladım artık:) Allah'ım sıra bana da geldi, hoca elindekini burnuma yaklaştırdı ben bir bağırmayla ayağa kalktım:)) Allah'ım bu nasıl bir şey??
Olamaz böyle bir koku!

Sanki bir hafta çöpte bekletilmiş yiyeceği çöpten çıkartılmış gibi pis bir koku..
Bunu yiyen varmı cidden diye sordum hocaya..Tabiki de bu bizim geleneksel yiyeceğimiz diye anlatmaya başladı sınıfa..
Hadi canım nasıl yenilir bu diye herkes aynı sözleri söylenmeye başladı..
Hayatta bunu ağzıma sürmem dedim yinede bunca senedir de sürmedim ağzıma:))
Bu bozulmuş yiyecekden daha bozuk bence..
Japonya'ya gelipte bu geleneksel yiyeceği merak edenler, bütün süper marketlerde bulabilirsiniz de yiyebilirmisiniz bilemem :))
Türkiye'de japon restaurantlarında bulabilirsiniz diye düşünüyorum..
Birde etiler semtinde japon marketi varmış bir gidip bakın derim :)))
Japonlar bu mereti herşeyde, heryerde deniyorlar..
Nattolu dondurma, tatlı, pilav üstü, salatası vs herşeyle tüketiyorar..
Protein ve vitamin deposu.. Amino asit zengini bir yemek.
Natto ile japonlar günlük protein ihtayaçlarının yüzde 62’sini de karşılıyormuş.

29 Haziran 2016 Çarşamba

Japonya'da Çocuk parası alma..

Japonların sistemlerine, yasalarına hastayım! Katı kurallarıyla çileden çıkarıyor ama insan hakları olağan üstü!
Adamlar yapıyor ya...
İnsanlar o kadar sistemli kanunlu çalışıyorlar, yaşıyorlarki Japonya neden rahat bir ülke diye sorduklarında söze nereden başlayacağını bilemiyor insan! Herşey sizi daha rahat yaşatmak için.
Japonya'da sistemleri, yasaları çok iyi bilen bir insan cebinden devlete ne kadar vergi, sigorta, kira, fatura öderse ödesin.
Ay başından, ayın ortasına gelmeden maaşının sonu gelsin.
Ama karşı taraftan bir o kadarda alacaklı olacağın büssürü yasal haklara sahip olduğunu biliyorsan gözüne çok görünmüyor verdiklerin..
Japonya devleti en büyük ödemeyi çocuklara yapıyor. Çünkü japon halkın 4 de 3'ü 60 yaş üzeri.
Genç nesil okadar az ki gelecekleri tehlikede. Eee tabiki nesillerinin devamı içinde genç nesiller önemli.
Eh emekli maaşı ödemekten hazineye para'da kalmıyor:))

Adamlar diyor sen yeter ki çocuk yap! Doğumunu ben karşılayacam.
Bez paranı ben karşılayacam. Mama paranı ben karşılayacam..
Bebek doğduğu saatten itibaren hastanede 7 gün kalıyorsun. Eve dönüp ertesi gün hemen belediye'ye gidin.
Çocuğun nüfus ve adres bilgi işlemlerini yapın.
Ve çocuk parası almak istediğinizi beyan edin. Siz talep etmediğiniz sürece devlet kapına kadar gelip çocuk parası istiyormusun demez:)
Devlet, talep formu doldurup banka bilgilerinizi yazın çocuk parasını alın diyor.
Hemde 0 yaş'tan, orta okul son'a kadar çek hesabından. Bizim ülkemizde Tayyib erdoğan en az 3 çocuk yap diyor ama okadar! Sanırım doğum sonrası bir çeyrek altın hediye alıyormuşsun hepsi bu?
Ne doğum parası veriyor ne çocuğu aylık maaşa bağlıyor çocuk yap demesi kolay..
Gel sende Japonya gibi bezinden, mamasına kadar her ay karşıla da millet sana 3 değil 5 çocuk yapsın :)) japonca'da çocuk yardımına "Kodomo te ate - 子ども手当" deniliyor.


0~3 yaş arası bebeklere aylık 15 bin yen.
3~ ilkokul 6. Sınıfa kadar tek çocuksa aylık 10 bin yen.3 çocuk varsa, çocuk başına 15 bin yen.
Ortaokul 1. Sınıftan 3. Sınıfa kadar çocuk başına 10 bin yen alıyorsunuz.
10 bin yen TL ile 250~ civarı ediyor. 4 ay da bir ödeniyor çocuk parası.
Yıl boyunca 2. Ayda , 6. Ayda ve 10. Ayda 3 taksitle ödeniyor..
Alacağınız miktar çocuğun yaşına ve çocuk sayısına göre değişiyor.
Benim çocuklar küçükken iki çocuk parası 4 ayda bir 104 bin yen alıyordum.
Yani 2,5 milyarı geçiyor. Türkiye'de hangi hükümet verdi bu parayı halka?
Hala'da yok Hala'da yok..
Çocuk parası diyince aklıma ilk gelen Kemal Sunal'ın "Gurbetçi Şaban" filmi oluyor :)
Aynı durum burada da mevcut :)) çocuk parası için türkiye'deki eşini ve çocuklarını getiren.
3-4 çocuktan sonra bir tanede burada çocuk yapan var :)
5 çocukla iyi para alırsınız:) devletin verdiği çocuk parasıyla idare edersiniz:)
Oğlanın üniversitesi için bir kaç aydır Türkiyedeyiz herşey para herşey para.
Geldik geleli ödeme yapmaktan yeminle bıktık.
45 milyar getirdik bitti, 15 milyar tr hesapta vardı bitti, maaş ile gelen en az 30 milyardan da bir kuruş kenarda yok!
Gözünü seveyim japon devletinin! 3 alıyor 5 veriyor inanın..

Türk devleti gibi elini uzat kolunu kaptır değil! Birde türkiye'de ödemeye gelince ağam paşam.
Olmadı paramı geri ver diyince hanfendi ankaraya şubemize havale yapmanız gerek.
Cevap gelirse hesap numaranızı vereceksiniz o hesaba geri yatırılacak.
Ya ben ödeme yaparken senin eline trink peşin yatırdımmı yatırmadımmı?
Hay sizin gibi sistemin içine.....
Her geçen gün bir kat daha artıyor Japonya sevgim... Bir okadarda türkiye'ye sevgim azalıyor.
Kendi memleketim ama 100 yıldır bitmeyen bir sistemsizlik yıldırdı bizi artık..
Japonya'da herşeyin bir yolu vardır, herşeyin bir çaresi vardır.
Çaresiz tek şey ölüm! Onun dışında bir derdiniz varsa hemen gidin itirazını edin!
Asla olmaz, yapamayız, ödeyemeyiz diye bir kelime duyamazsınız!
Herşey tek yerden halledebiliyorsunuz. Havale yapmayla, fax çekmeyle, müdürü, veznesi kapı kapı dolaşma yok!
Genelde devlet işleri bir bina içinde toplanmış durumda.
Çok çok bir kat alta, bir kat üste iner çıkarsınız. Doğum işlemlerinden , ölüm işlemlerine kadar bütün işlemlerinizi "Kyakusho-区役所" denilen ward office binasında yapabiliyorsunuz.
Sanırım şimdiki türkiye'de kaymakamlık binasına toplamışlar.

13 Haziran 2016 Pazartesi

Japonya'da "ijime" dışlanma sorunu..

Dünyanın neresinde olursanız olun, hangi milletten olursanız olun bu sorunla karşılaşma olasılığınız çok yüksek mâlesef. Ülkemizde okuyan/okumayan, zengin/fakir, kısacası kendimizce alt tabaka/üst tabaka diye ikiye ayırmışız.Hepimiz topraktan yaratılmış, iki metrelik kefenle gideceğimiz basit bir kul'uz. Neyin ayrımcılığı?
Neden bu ayrımcılık benim aklım ermiyor özür..
Japonya'da ben bu saydıklarımdan ayrımcılık görmedim yaşamadım.
Hiç bir zenginin bir fakiri ezdigini, hiçbir üniversiteli orta okul mezunu birini eğitimi hakkında küçük gördüğüne şahit olmadım. Ama tabiki de Japonya'da da dışlama "ijime" var.
Japonlar en çok okul ve iş arkadaşlarına yapıyor dışlamayı..
Ve bu işte çok çok acımasızlar. Japonlar için görünüm çok önemlidir.
Biri diğerlerinden kiloluysa, kısaysa, gözlük takıyorsa, diş telleri varsa ve kendisinden bir alt sınıfsa onlar için bu kişiyle dalga geçmek, dışlamak bir eğlence malzemesi demektir.
İncitirmiyiz, üzermiyiz umurlarında değil! Okullarda ijime nasıl olur?

En çok yapılanlar: çelmek takmak, başından aşağı su dökmek, defterlerini karalamak, beslenmesini yere atmak, dayak atmak, vs.. Bir süre devlet lisesinde Türkçe öğretmenliği yapmıştım.
Oradaki öğrencim babası Türk, annesi japon'du. Anaokulundan beri arkadaşları tarafından çok dışlandığını anlatmıştı bana.. Neden diye sordum? Çok güzel bir kızsın..Bir eksiğin veya faklı bir yerin yok..
O da bana onlara göre benim adım farklı, soyadım farklı, babam farklı bu onlar için yeterli bir neden işte!Şaşırdım öyle dediğinde.
Bizde yabancıyız ama çocuklarımdan hiç duymadım arkadaşlarım bana ijime yapıyor diye birşey söylemediler. Acaba benimkilerede yapıyorlar mı diye kuşku girdi içime.
Ertesi gün okula gittim öğretmeni ve müdürleriyle konuştum.
Okulunuzda çocuğum için her hangi bir dışlama veya dalga geçme gibi birşey oluyor mu? Çocuğum bana birşey anlatmıyor dedim? Öğretmen ve müdür kesin ve net olarak asla öyle birşeye izin vermiyoruz. Olmaması için'de çok dikkat ediyoruz ve çok sert dille uyarıyoruz çocuklarımızı.Bizim okulda ijimeye kesinlikle karşıyız dediler. Biraz da olsa içim rahat etti bu konuşmadan sonra.. Bu yaştaki çocuklar dışlanmaya maruz kaldıklarında bütün hayatı boyunca bu etkiden kurtulamiyorlar. Başarılı ama kendini gösteremeyen çocuklarla dolu Japonya..İjimeye maruz kalınan ikinci ortamda iş ortamıdır. Japonya'da mevki çok önemlidir.
Okul'da bir üst sınıf öğrencisi ve iş yerinde üst kademe bir çalışana " Sempai - 先輩 " denilir. Sempai, patron ve müdür'den sonra sana emir verecek 3. Kişidir.

Hiçbir statüsü olmasın, hiçbir mevkisi olmasın, senden en fazla 1 ay önce iş başı yapsın o yinede senin üstündür. Sana emir vermeye, seni ezmeye, sana bağırmaya, seni dışlamaya hakkı vardır.
Çok çok dua edin de sizden sonra birileri daha girsin iş'e :)ozaman kurtulursunuz bu saçmalıklardan:)
Japonya'da ölüm oranlarının %10 iş/ev kazaları, %60 intihar vakaları, %30 da yaşlılık sonucu oluyor. İş arkadaşları veya okul arkadaşları tarafından dışlanma sonucu intihar etme vakkaları çok yüksek. Öyle insanlar varki işlerinde başarılı, iyi bir mevki sahibi, birşeylere sahip durumu iyi.
Geneli de okumuş üniversite mezunu.. Ama ölüm nedeni 'intihar' buna anlam veremiyorsunuz?
Böyle bir insan neden canına kıysın ki diyorsunuz..
İşin derinliklerine inildiğinde psikolojisi bozulmuş, ruhsal çöküntü  içinde canına kıymış gencecik insan.
Çevre baskısı, dışlanma ve iş saatleri uzunluğundan dolayı kaldıramıyor bünye.

Japonların Toplu taşıma kültürü..

Bu yazımı da Türkiyem'deki " Toplu taşıma kültürü " olmayanlara gelsin:)
Mâlesef bu sefer kendi milletimi ezmek zorunda kalıcam ama dünyanın en berbat toplu taşıma kültürüne sahip bir milletiz.. İnmesini, binmesini bilmiyoruz!
Şoförlerimiz daha çok yolcu okadar para diye bizleri otobüslere, minibuslere tıkış kakış sokuyorlarki nefes almamız mümkün değil üstüne üstün günlerdir banyo yapmamış insanların terini koklamak zorunda kalıyoruz koltuğunun altından:))
Her otobüsün ve minibüsün bir yolcu kapasitesi olmalı. 15 senedir Japonya'da otobüse de bindim, trene de bindim Türkiye kadar berbat bir yolculuk yapmadım.
Otobüse çok nadir binerim. Çünkü mesafe uzuyor ve daha sıcak oluyor.
Ama bir kere bile canım istanbulumdaki gibi arkadan iterek bir otobüse sığmaya çalışan bir yolcuyla karşılaşmadım! Ayakta dikelen bile yok! Bakıyor ki otobusde oturacak koltuk az 5 dakika daha bekliyor bir sonraki ne biniyor insanlar. Zaten 5 dakika da bir geliyor.
Bizim insanlarımız randevularına hep geç kalırlar.

Saat 12 de buluşması var ama saat 12 e 20 var hala evden çıkacak!
20 dakika da sen neye yetişeceksin bacım??:)) tabiki de koştura koştura ilk gelen otobüse binmeye çalışacaksın..
Japonların en çok sevdiğim huyları da bir randevuya en az 10 dakika evvel gelmeleri..
1 de buluşulacaksa saat 12:50 de buluşma noktasına gelir ve bekler.
Evden buluşmasına en az 2 saat kala çıkar. Acele etmeden, yavaş yavaş, sakince gider.
Acelesi olmayan bir insan toplu taşıta binerken ben dışarıda kaldım benide sokun diye feryat etmez:) ama dediğim gibi bizim insanlarımız mâlesef çok özen göstermiyorlar bu tür şeylere. İstanbul'da da gözlemledim en az 8 dakika da bir 10 dakikada bir otobüs geçiyor.
Minibüs dakika başı! Biraz erken çıkıp en sakinine binsek olmaz:)
Birde benim dikkatimi çeken nokta ne tren istasyonlarında nede otobüs duraklarında sıraya  girme diye bir şey yok? Dağınık bir şekilde bekliyor insanlar.
Otobüs durağında otobüs gelince insanlar bir anda bir koşturuyor kapı ağzında sıkışıyorsunuz tanımadığınız kişiyle. Japonya'da otobüs duraklarında , oradan kaç tane bölgeye otobüs geçiyorsa o bölgenin sırası vardır. Senin bineceğin bölgenin sırasında 3-5 kişi benim binecegimin sırasında 1-2 kişi. Benim otobüsüm geldiğinde sadece benim sıradakiler yavaş yavaş hareket edip teker teker otobüse biniyor. En önde kim varsa koltuk onun hakkı ( yaşlı biri varsa kesinlikle yer değişilir)..
Tren istasyonların da ise her vagon kapısının önünde sıraya dizilir.
10 vagon varsa 10'unda da sıra oluşturulur. Tren gelir grub ikiye ayrılır. Sag'a ve sol'a bölünür. Kapılar açılır ve ilk önce içeridekilerin çıkması beklenir.



İçeriden inecek bir kişi bile kalmadığına kanât getirilirse adım adım içeri girilir.
Sağdaki grub sağ yönüne doğru, soldaki de sol yönüne doğru yavaş yavaş geçilir
Ve tabiki de en öndekilerindir koltuk hakkı. Erkek bayan gözetmeden saygıyla yerler alınır.
Bir tek yaşlı, hamile ve sakatlar ayrıcalıklıdır. Kişi oturmaya geçmeden çevresine bir göz geçirip bu kişilerden biri varmıdır diye bakındıktan sonra oturur.
Eğer varsa hemen fark etmediği için özür dileyip yer gösterir..
Japonlar'da da saygısız yolcu yok diyemem kesinlikle. Yakuza tipi ve serseriler pek dikkat etmez. Bir omuz çarpar içeri dalar. Çevresinde yaşlı veya sakat varmı diye umursamaz geçer oturur. Ama bizim insanlarımız gibi kimse kimseyi rencide edip evladım bu ne terbiyesizliktir kalkta  ben oturayım demez. Hemen başka biri kalkar yer gösterir. Onun terbiyesizliği kendinedir..
Ha bu arada sabah 7-9 arası ve tokyo gibi dünyanın en kalabalık ülkesindeki trenlere binmeyi örnek vermek isterseniz, gerçektende türkiye'de olsaydı o izdihamın daha beteri olurdu derim:)

Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz