30 Aralık 2017 Cumartesi

Japon devlet okullarında zorunlu havuz dersi

Japonya’da ister devlet okulu olsun, ister özel kolej olsun hepsinin sistemi, düzeni birdir.
Her iki sistemde de çocuklar eşit eğitim görür.
Devlet okullarında da kolejler gibi havuzu, spor salonları, bilgisayarlı eğitimi, yemek hanesi ve özel aşçıları vardır.
Türkiye’de sadece kolejlerde bulunan standartı devlet okulları veremiyor malesef.
Gücü mü yetmiyor? Yoksa kendi ceplerine girecek 3-5 kuruşu Türkiye’nin geleceği olan çocuklara harcamaya mı koyamıyorlar bilmiyorum.
Elin ülkesinde adamlar öyle bir sistem oturtmuşlar ki bu sistemi çökertme’nin imkanı yok!
Devlet okulları o kadar güzel bir düzen içinde dönüyor ki dersiniz burası 5 yıldızlı özel okul.

Ana okulundan başla liseye kadar her okulun kendine özel bir havuzu vardır.
Özellikle de meslek liselerinde olimpik havuzlara bile rastlayabilirsiniz.
Adamlar boşuna yıllardır tüm olimpiyatlarda 1. Olmuyorlar.
Ben kendimi bildim bileli her yıl dünya olimpik oyunlarında en az 2-3 tanesi altın madalya kazanıyor.


Çünkü bu ülkede sporcu, yüzücü taaa çekirdekten yetişiyor.
Çocukların kreşlerinden hatırlıyorum. Bebek daha 5 aylık havuzda yüzme eğitimi alıyor.
İlk okul çağına kadar yüzmeyi öğrenmek zorunda!
Çünkü ilkokulun havuzu derin ve uzundur. Ana okulun havuzuna benzemez:)
Çocuk 1. Sınıfında ilk yaz havuz eğitimini korkusuzca başarmalıdır.
Ben yüzme bilmiyorum diyen bir tek japon göremezsiniz!

Japon okullarında ana okulundan, lise sona kadar havuz eğitimi zorunlu eğitim olarak geçiyor.
Çocuğun çok büyük bir sorunu (sakatlık, özürlük,fobi) varsa veya alerjik durumu yoksa o havuz eğitiminden men edilemez..
Ben bu tür şeylere takık değilim ama bir kaç Türk aile kızlarını bu dersten men etmek için elinden gelenini yapıyor.
Erkek arkadaşlarının yanında mayo ile gezmelerini istemiyorlar.
Öğretmeni ve müdürleri ikna etmek de ayrı bir dert:)
Günlerini hatta haftalarını alırlar sizi ikna etmek için:)

Bu koca havuzların temizliği öğrencilere aittir.
Aynı tuvalet temizliği nasıl ki öğrencilere aitse havuz temizliği de öğrenciler yapıyor.
Başlarında spor hocalarıyla herkes eline bir fırça veya sünger alıp ter temiz yapıyorlar :)

2 Aralık 2017 Cumartesi

Eski japon dilenci Komuso'lar

Bugün çok ilginç, bende ilk kez öğrendiğim bir bilgiyi sizinle paylaşmak istedim. Bu ülkede ne kadar çok uzun yaşasanız da yine de kaç bin yıllık bir kültürü öğrenmeye yaşınız yetmiyormuş:)
Kafalarını bambu sepetle örtüp, flüt çalarak dolaşan "Komuso" lardan bahsedicem.

Japonya'daki Zen Budizminin gezgin rahipleri “komuso”lar tuhaf ve gizemli görünümleri ile samurayların hakimiyetindeki dönemde ninjalar,roninler ve savaşçı keşişler gibi iz bırakmış bir gruptu.

Komusolar inançları nedeniyle bütün ülkeyi baştan başa dolaşıp başlarını kocaman bir bambu sepetle “tengai” kapatarak insanlara, dolaştıkları sokaklara, ormanlara, hiçliğe özgelişimlerini tamamlamanın aracı olan bambudan yapılmış flütleri “shakuhachi” ile nefes vermişler.


Halkın “boşluğun rahipleri” adını verdiği komusoların yıldızının parladığı ve özel ayrıcalıklara sahip olduğu Tokugava Hanedanı döneminde hiç bir engellemeye maruz kalmadan Japonya'da dilenmek ve meditasyon yapmak için serbestçe dolaşma hakkı elde ettiler.

Elbette bunun küçük bir karşılığı vardı.
Komusolar budist rahip olmanın yanı sıra Shogun'un ajanları olarak çalıştılar.
Nerde shoguna karşı aksi bir tutum gelişse orada komuso sayısı artardı.
Eski düşman beylerin adamları olan roninler ve ninjaların büyük kısmıda komuso olmuştu.

Bu yüzden Shogun aslında komusoları pek tekin adamlar olarak görmüyordu. Ne zaman bir komusodan şüphelenilse shakuhachi ile “suizen” yaparken kullandığı nağmeleri çalması istenirdi.
İmparator gücü eline alıp samurayların iktidarına son verince komusolarda ortadan kalktı.

1 Aralık 2017 Cuma

Tarihi japon evlerinin avluları

Eski Japon kültüründe bizim gibi büyük aile yaşantısı varmış.
Kaynana-kaynata, eltiler, kayınlar ve torunlar aynı avluya bakan birbirleriyle iç içe yapılar kurarlarmış.
Artık tarihi müzelik aşamasına gelmiş evlerde avlu hala ayakta tutturulmuş durumda.
Hatta gözleri gibi bakıyorlar bu avlulara.
Hepsi de kumla kaplanmış harika bir Japon bahçe sanatı.

Her evde bir aile kalırmış. Ama avluları ortakmış.
Aslında en güzel zamanlar o zamanlardı bence.
Hiç yaşayıp görmedim bizim sülalede ama bir küçük pazarlı(Eminönü) olarak orada çoğu evler avluluydu.
Orada tabiki komşular iç içeydi.
Doğulularda akrabalık vardı.


Oyun oynamaya özellikle bu tür avlulu evlerdeki arkadaşlarımıza giderdik.
En son gittiğimde bir kaçı tamamen yıkılmış.
Birisi de devlet onarmış ve otele çevirmiş:) olsun ayakta ve hala önünden geçerken bu evin avlusunda ne oyunlar oynardık diye gösterebileceğim bir ev var orada :)

Japon animelerine ve filmlerine meraklı olanlar görmüştür.
Çocuklar, kadınlar bu avlunun etrafında nasıl koşturduklarını :)
Size en güzel avlulu eski evlerde oynayan bir komedi ismi vereyim izleyin YouTube da :)
Shimura ken bakatono yazın.
Hepsi tarihi ve saray skeçleri oluyor

19 Kasım 2017 Pazar

Japon tarzı meyve, sebze pazarı

Bu hafta bizim mahallenin Çarşamba pazarına gittim.
Aaaa Japonya’da da pazar kuruluyor mu diyenleri duyar gibiyim:)
Ben Japonya’ya geleli hep aynı semtte oturduğum için pek genelleme yapamayacağım.
Ama kuruluyor diyebilirim. En azından bizim semtde ve semtteki avm’nin önünde:)
Her hafta çarşamba günleri; Osaka’dan, Kyoto’dan, Nara’dan köylüler kendi ekip biçtikleri meyve, sebze, yeşil çayı ve evde yaptıkları sosları getirip bu pazarda satıyor.
Bu cadde umeda’dan namba’ya doğru yada tam tersi yol üzerinde.
Osaka büyük şehir belediye binasına yakın bir yer.
Japonya’da pazar kültürü yok aslında.
Her semtte ve şehirde nadir ve küçükte olsa pazar kurulur.
Ama bizimkiler gibi değil :)
Gözünüzün önüne öyle bir imaj getirmeyin:)
Pazarcılar seslenir ama kulakları çınlatmaz, laf atmaz, azarlamaz ve öyle yerlerde çöplük olmaz. Pazarlık? işte o hiç olmaz:)
Tezgaha yaklaştığınızda tadımlıklar sunarlar. Özellikle de evde yaptıkları sosları, kek veya börekleri yapıp getirmiş ev hanımları.
Alttaki video’da göreceğiniz, videonun sonuna doğru 7 yaşlarında küçük bir pazarcı kız vardı bayıldım seslenişine.
Onu dinlediğimi farkedince sustu ama küçük bir selam çaktı size :)

Not: Pazar kültürünü sevenler, Daimaru avm’nin pazar günleri oluyor.
Sanırım hafta sonları. İçerdeki marketler indirimli olarak hafta sonu sokağa çıkardıkları ürünlerle pazar kuruyor. 

Bunları takip edebilirsiniz. Cidden uygun oluyor.

8 Kasım 2017 Çarşamba

Japonların ilginç çamaşır yıkama tekniği

Türkiye’de çamaşırları, özellikle’de beyaz çamaşırları ev hanımlarının gurur duyarak balkona asmalarına bayılıyorum:)
Hani sakız gibi bembeyaz atletler, kar gibi çarşafları etrafına salına salına bakarak sermesi çok güzel:)
Biz Türk kadınları beyazları en az 90 derecede yıkamazsak olmaz:)
Hele bir de bunu akşamdan bekletmeler, kazanda kaynatmalar, çamaşır sularına bastırmalar vs..
Eskiden çamaşır makinesi mi vardı bacım!
Kazan’larda su kaynatır, leğende ayakla çiğnerdik çarşafları.
Gücümde yetmezdi:) daha 15’lerindeydim:)

Bir de çalışırdım.! Hafta sonu da annem tepelenmiş çamaşırları önüme yığardı:(
Benden 2 yaş küçük kardeşimle tepinirdik üzerinde gücümüz yetmezdi bari ayakla yıkayalım diye.
Ha öyle köyde falan da değil :) İstanbul’da da öyleydi o zamanlar:)
Sanki istanbulluyuz diye lüks hayatımız mı vardı 80’lerde, 90’larda...
Çarşafları sıkmak için bir ucundan ben tutardım, bir ucundan bacım, kolları çevire çevire suyunu sıkardık:)
Neymiş anam kız yetiştiriyor, bugün bana yapıyorsanız, yarın kendinize öğrenirmişsiniz...
Eee n’oldu?? 3-5 sene sonra merdaneliler, 90’ların sonunda da otomatikler çıkmadı mı?!!!
Küçük yaşta ezildiğimizle kaldık:))

Japon’lar herhalde 50’lere kadar elle yıkamışlardır.
Japonya’ya daha erken gelmiş bu tür elektronik aletler o yüzden bizden çok çok ileri teknolojileri de var, hala bizim 80’lerdekine benzer aletleri de var.
Örneğin çamaşır makineleri; Dış görünüşleri merdaneliye benziyor.
İçindeki kazanı da aynı merdaneliler gibi bir sağa, bir sola dönerek yıkıyor.
Tek farkı üstünde bulunan çift dişli merdanelinin arasına sokup sıkmalı değilde, yine aynı kazanda olduğu yerde hızlı dönerek suyunu sıkıyor.

Ama Bu merdaneliye benzer makineler olsun, tam otomatik makineler olsun yine bize büyük fark atmışlar:)
Çamaşırlarını öyle ne 90 derecede yıkarlar, ne ön yıkama yaparlar nede önceden beyazları kaynatırlar.
Ehh çamaşır suyu her şekilde kullanırlar canım o baş tacımız:)
Japon’lar çamaşırları siyah/beyaz diye de ayırmazlar:)
Şaka gibi ama cidden Japonya’da çamaşırlar karışık yıkanır!
Hemde buz gibi soğuk suyla.. Japonya’da makinelerin su ısıtma özellikleri de yoktur..
Çeşme’den gelen suyla direk alır, yıkar ve sıkar:)
Tam otomatikler de öyle. Yurtdışından gelmiş markalarda nadir de olsa bulma imkanınız var.
Ben bir İtalyan markası tam otomatik bulmuştum. Onun su ısıtma özelliği vardı.
Hem de kurutma özellikliydi. Ama çok pahalıya gelmişti o makine bana.
O makine parasıyla videoda gördüğünüz makineden 5 tane alınırdı o zamanlar:)
Zamanla bozuldu attım. Yine mi kaldık Japon makineleriyle başbaşa:)

Video’da Japon çamaşır makinelerinde çamaşır yıkama şekli, çamaşır tozu ve yıkanmış çamaşırları göreceksiniz:)
Aramızdaki tek fark ben ip’e mandalla Türk işi asarım, onlar demir’e elbise askısıyla asarlar:)
İşte onu hiç sevmiyorum! Çamaşırı gerdire gerdire sirkeleyip, ucundan tutup inci gibi dizerek asmak bizim geleneklerimizde, kültürümüzde vardır:)) Türk her yerde farklılığını göstermelidir arkadaş :)

5 Kasım 2017 Pazar

Japonya’da turistler için Sim kart seçenekleri

Türkiye’deki sim kartınız yurt dışına açık değilse Japonya’da kullanamazsınız.
 Bunun için Japonya’ya ayak basar basmaz yapacağınız ilk şey bir sim kart satın almak. Tabiki de bu bir paket almak, fatura, kontür vs.. işler değil.
Bu kartlar dakikalık, günlük, haftalık ve aylık olarak ayrılıyor.
Eh kartın süre ve zamanına göre de fiyat farkı çok değişkenlik gösteriyor:)
El mahkum mecbur alacağımızı bildikleri içinde Japon’lar bunu fırsat bilmiş ve dakikaları altın gramı değerinde tutup bize kaka.. pardon sunmuşlar:))
Hava alanında,  gümrük çıkışından hemen  sonra Japon telefon şirketleri standlar kurmuşlar.


Telefon köntürü veya internet yada her ikisini aynı kartta birlikte satıyorlar.
Ama size tavsiyem bu tür alışverişlerinizi hava alanında yapmayın.
En güzeli aşağıdaki videoda da bahsedeceğim elektronik alışveriş mağazası “Bic Camera“ dan yapın. Nedeni de ücretsiz alacağınız üyelik kartı yani Point card ile bir çok biriken puanlarla başka ürünleri hem indirimli hemde ücretine göre ücretsiz alabilirsiniz.
Ayrıca bu tür elektronik mağazalarda “Tax Free” yani ürün fiyatı + vergi sistemi olan bu ülkede her alacağınız üründe bu tax free kullanmak için pasaportunuzla kasadan ödeme yaptığınız taktirde vergi “0” oluyor:) hava alanında da vardır muhakkak ama ben alışverişinizi kaldığınız en yakın yerde yapmanızı öneririm.

Küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum; Reyon’da sıralanan sim kartlar ikiye ayrılmış.
Siz tek başınıza çözemeyebilirsiniz ama bu her iki karttan biri yurt dışına çıkacak Japon’lar ve yurtdışından Japonya’ya gelmiş yabancılar içindir.
Reyonun başında kart fiyatları ve süreleriyle boş zaman kaybetmemek için bir çalışandan yardım alın. Belki her ikisi de aynı şeydir bilemem ama yinede aklınızda bulunsun istedim:)

3 Kasım 2017 Cuma

Japonya’da dikkat etmeniz gereken sofra adabı

Bazen bilmediğimiz bir kültüre girince elimiz ayağımıza dolanır.
Acaba doğru mu yapıyorum, acaba saygısızlık ediyor muyum gibisine.
Hele ki bu kültür bizim kültürümüze yüzlerce kilometre uzakta olan, dünyanın bir ucundaki kültürse bilememek tabiki de imkansız olur.
Ama ne yapıyoruz? Gitmeden oraya gidenlerden veya orada yaşayanlardan bilgiler alıp, hazırlıklı olarak yola çıkıyoruz. Değil mi? :)
Ahh ahh.. iş Japonya olunca anlatacak yüzlerce bilgi var muhakkak.
İnşallah zamanla aklıma geldikçe sizlerle paylaşıcam bu bilgileri.
Tek isteğim medyadan, internetten kötü tanıdıkları biz Türklerin onların kültürlerine nasıl ayak uydurduğumuzu, saygımızı ve sevgimizi en güzel şekilde göstermemiz olsun yeter bana:)


Bir gün japonya’ya yolunuz düşerse yapmamanız gereken bir yemek adabından bahsetmek istiyorum sizlere.
Restaurantta, cafe’de,  ev’de veya misafirlikte yemek yerken sakın hashiyi (Chopstick) yiyeceklerin, özelliklede pilavın içine saplayıp bırakmayın.
Çünkü cenaze törenlerinde buhurdanlığın önüne konulan pilavın içine hashi saplanarak koyulur.
Yemek yerken hashinizi kullanmadığınız zaman hashiire’ye koyun.

Bu asırlardan beri gelen bir gelenektir.
Eski Japon kültüründe mezar taşları aynı bu hashi gibi dik ve uzun yapılırmış.
O zamanlar’da da mezar taşına benzetmek için cenaze törenlerinde ve cenazeye sunulan pilavlarda hashiler dik şekilde bırakılırmış.
Anlayacağınız hashinin dik duruşu ölen kişiyi temsil eder.
Bu nedenle de normal bir misafirlikte hashiyi yemeğe batırıp bırakmak kötü anlama gelir.

27 Ekim 2017 Cuma

Kanjilerin karakterleri nasıl bulunmuş?

Japoncayı bilmeyenler, şöyle bir göz gezdirip o nasıl bir alfabe karma karışık diyenler, Kanjinin nasıl doğduğunu merak edenler.
Yalnız değilsiniz:)) bende sizlerden biriydim. Taa ki Japonca öğretmenimin bana görsel olarak her bir kanjinin doğuş şeklini gösterene kadar anlamamıştım.
Asırlardır diğer toplulukların kendi alfabelerin doğusu gibi kanjiler de şekle göre bulunmuş.
İşte her bir kanjinin doğuş şekilleri böyle oluşmuş.
Şimdi hangi kanji neye benzetilip yazılmış öğrenelim. Kalem kağıdı hazırlayın :)



Kapının şekli 門 mon 
Dağ şekli 山 yama
Nehir şekli 川 kawa 
Kuş şekli 鳥 tori 
İnsan şekli 人 hito 
Ay şekli 月 tsuki 
Toprak şekli 土 tsuchi
Ağaç şekli 木 ki
Yağmur şekli 雨 ame
Gün şekli 日 hi
Balık şekli 魚 sakana 
İp şekli 糸 ito
Pirinç tarlası şekli 田 ta
Kulak şekli 耳 mimi
Göz şekli 目 me 
El şekli 手 te 
Ağız şekli 口 kuchi
Çiçek şekli 花 hana
Araba şekli 車 kuruma
Ateş şekli 火 hi
Çoğu bana mantıklı geliyor ama bazıları cidden saçma buluyorum☺️örneğin insan vücudunda ağız dışında digerleri pek benzemiyor🤔
Bugünki dersimizden ilk kez öğrendiğiniz kanji nedir?☺️

Hadi bizimle paylaşın ☺️

22 Ekim 2017 Pazar

Maiko san ve ilginç makyajları

Japonya’ya geleli en sevdiğim, aşık olduğum şehir Kyoto olmuştur.
Kyoto’nun yeri bende bir başkadır. Sadece tarihi güzellikleri değil, kültürü, insanları, yemekleri özellikle de kimonosuz gezmeyen genç kızları:)
Tabiki şehir merkezinde herkes kimono giymiyor. Ben de kyoto’nun merkezine aşık değilim:)
Tarihi yerleşkeleri beni cezbediyor. Tarihi yerlerindeki kimonolu Maiko san’ları helede:)

Bende kızımla birlikte maiko san olduk:) kimonosunu giydik, katsura dedikleri perugunu taktık bir de kirece benzer bir boya ile yüzümüzü boyadılar.
Bembeyaz bir şey! Sonra ensemize sürdüler ama tamamen ense köküne kadar sürmemişlerdi.
Çok merak ettim ama sormadım o gün. Neden ense köküne sürmediler diye hep merak etmişimdir.
Sonraları gördüğüm her maiko san resimlerinde de hep gözüme takıldı.
Bende araştırıp, soruşturdum ve en sonunda da neden boyun köküne kadar sürmedierini ögrendim:)


Efendim sadece bu mevzuyu değil, ayrıca neden yüzlerini tamamen beyaza boyadıklarınıda öğrendim:)
İlk önce maiko san’lar niçin yüzleri beyaza boyanıyordan başlayalım:)
Maiko san yüzyıllardır var olan bir kültür, zamanımızda ki hizmetcilerle aynı işi gören görevli aslında.
Geisha da öyle. Gelen müşteriye en iyi şekilde hizmet etmek, onları rahat ettirebilmek görevleri.
Öyle bizim ülkemizdeki söylentiler gibi geisha bir genelev çalışanı falan değil!
Gözünüzün önüne öyle bir imaj getirmeyin sakın..
Ama şu olabilir, bizdeki barlarda, gazinolarda çalışan, masaya gelip müşteriyle sohbet eden, onu eğlendiren (iş, ev stresini üzerlerinden atmak için) muhabbet eden konsumatri kadınlara benzer bir şey.
Ama onlarla dışarı çıkma, yatma olayları yok! Çünkü bu kızlar ailelerinden izinli ve takip altında çalışan bir hizmetçidir.

Lafı ne kadar uzatmışım yavv:) işte bu maiko san’lar zamanında henüz elektrik icat edilmediği için.
Karanlıkta seçilmek için yüzlerini tamamen beyaza boyar, sonra göz ve dudaklarını kırmızıya boyayarak karanlıkta daha belirgin bir yüz çıkarırlarmış.
Bana mantıklı geldi:) loş gazlı lambadan daha belirgin yüzlerle geceyi aydınlatan melekler:)

Ense olayı da şuymuş, ensesinin yarısını boyayıp, ense köküne kadar olan bölümü taç yaprakları şekliyle boyarlarmış ki arkadan uzun ve ince göstermek içinmiş:)
Gerçekten de şöyle bir baktım da resime sanki 1,70 boylarında gibi görünüyorlar:)
Ay dur! Acaba boyunlarını mı ince ve uzun göstermek istediler?
Yok yaaa bence her ikisinidedir:) bana hem boyunları hem de boyları ince ve uzun gibi geldi:)
Evetttt bir merakımızı daha çözmenin mutluluğuyla bu yazımı da burada noktalamak istiyorum:)
Haydi başka yazılarda görüşmek umuduyla canlarrr

10 Ekim 2017 Salı

Japon tatlı patatesi Yaki imo

Japonya’da en çok sevdiğim, bayıldığım bir lezzet.
Neden Türkiye’de hala yok? Neden Türkiye gibi 4 mevsimi bir arada yaşayan bir yerde üretilmiyor hala anlamadığım bir dünya nimetinden bahsetmek istiyorum.
Japoncası “Yaki imo-焼き芋” tatlı patates.
İlk kez 15-16 sene önce tanıdım bu patatesle.
Bir Japon arkadaşın evine gittiğimde kış’tı ve bayağı soğuk bir havaydı.
Arkadaş közde bu patatesi bir güzel közlemiş ve yumuşacık olmuş.
Yanına da tereyağı getirdiler. Bana nasıl yenileceğinize öğrettiler:)
Ortadan ikiye bölüp bıçakla arasına tereyağını da sürüp verdiler.
İlk denememde mest oldum. Hem tatlı, hem sıcak hemde tereyağı kokusu bir birine karışmış.
O günden beri evimde, dolabımda hiç eksik etmediğim bu patatesi Türkiye’ye bile götüresim var:)

1-2 sene önce gazetede Manisa’da bu tatlı patatesi ekip deneyen bir girişimci haberini okudum.
O kadar çok sevindim ki inşallah Türk pazarlarına da çıkar diye dua ettim ama hiç rastlamadım.
Eee? Bir tarla dolusu tatlı patates ziyanmı oldu? Yoksa ihraçmı edildi başka bir ülkeye?:(
Neden hiç göremedim çarşıda, pazarda?
Bu patatesin doğal şekerli aromasıyla asla şeker tüketmeden harika bir tatlısı oluyor.
Bence diyette olanlar için harika bir seçenek olabilirdi.
İnşalah Türkiye’de ekilir, biçilir ve uygun fiyatlarda pazara girer.

Fransız ürünü baklavalık yufka ve kadayıf

Geçenlerde A-Price marketinde alışveriş yaparken tesadüfen dondurulmuş hamur işi ürün dolabında baklava hamuruyla bizim kadayıfa çok yakın kadayıf hamuru buldum.
Buldum ama bulduğuma sevinmedim desem yalan olmaz.
Çünkü baklava hamurunun üzerinde Türk yemeği tarifi yazıyor fakat menşeisine baktığımda Fransa yazması beni üzdü.
Şu ülkeye dünyanın en meşhur tatlısı baklavayı tarif et ama ürün alakasız bir ülkeden olduğu yazılsın.
Yoğurt da öyle.. Osmanlı Türkleri çıkarsın, menşei olarak Bulgaristan yazsın.


Kadayıfta aynen böyle. O da Fransa ürünüymüş..
Acaba Fransızların ne tür bir yemeği var? Kadayıflı pizza?:)
Veya kadayıf spagetti:)
İnsan yurtdışında bu tür şeylere çok üzülüyor.
İnanın üretim ülkesi yerinde Turkey yazan her şeyi pahalı da olsa alırım.
Sırf ülkemize katkı olsun ve Japon devleti Türkiye’den daha çok ürün getirsin diye.
Öyle de oldu:) 17 sene önce binde bir Türk ürünüyle rastlaşırken şimdi neredeyse 10 üründen biri Turkey yazıyor:)
EN BÜYÜK TÜRKİYE BAŞKA BÜYÜK YOK :)

28 Eylül 2017 Perşembe

Japon kadınların jilet kullanımı

Dünya genelinde kadınların vücut temizlik sistemleri farklıdır.
Bir çok ülkede vücut tüy temizliği yapılmadığını biliyormuydunuz?
2007 de Japon Asahi tv kanalında bir canlı yayına çıkmıştım.
10 farklı ülkeden,10 bayan olarak bir programa katıldık.
Aklınıza gelen tüm ülkeden bir bayan vardı.
Her birimize aynı soruyu sordular. Vücut tüy temizliği yapıyormusunuz?
Yapanlara yaptıkları bölgelere kadar sordular:) bizleri cevap karşılığında 3 gruba ayırdılar.
• Sadece koltuk altını
• Tüm bölgeyi
• Hayır yapmıyoruz

10 kişiden 8 kişi sadece koltuk altını alıyoruz.
Almanya, Fransa, Amerika, İtalya, ispanya vs Avrupalı ve Japon vardı.

1 kişi hayır hiç bir bölgemizi temizlemiyoruz diyen tahmin edin hangi ülke oldu? Tabiki de Çin:)

Tüm bölgeyi alıyoruz grubunda bendeniz 1 kişi:)

Program sunucusu Japonya'da çok ünlü bir isimdi ama geçmiş zaman ismini unuttum:)
Programda tüm konuklarla birlikte sunucu da ağzı açık bir şekilde nasıl yani?
Genital bölgeyidemi alıyorsunuz? Falanlar, filanlar tüm program boyunca ilgi sadece benim üzerimde oldu.
Soru yağmuruna tutuldum, şimdi ayrıntılı konuşmayalım:)
Gerçi programın içeriğini başta bilseydim kendi yerime başka bir Türk bayan gönderirdim:)
Programa katılmak için gittiğimde ögrendim konuyu, geri dönemedim:)
Tanıdık japonlardan kaç kişi izlemiş utandımmm:))


Japon'lar vücudunda sadece genital bölgeye el sürmezler.
Anadan doğup, ölene kadar naturel:) onun dışında bütün vücudunu alırlar.
Koltuk altı, bacak, kollar, eller, parmaklar, yüz, yanak, kaş vs. Her yerini alırlar.
Baktığınızda bir milimlik bile bir tüy göremezsiniz. O kadar temiz.
Aslında Asya insanı çok tüysüz. Kadınların tüyleri o kadar seyrek ve soluk ki neden alıyor diye kızıyorsunuz.
Tüyü, kılı sevmiyor ama acaba genital bölgede nasıl rahat ediyorlar çok merak ediyorum;)
Japon'lar tüm vücudunu resimde gördüğünüz jiletler ve jilet tarzı ustura ile temizliyorlar.
Jiletler vücuduna, usturayı da kollarına ve yanak, kaşlara uyguluyorlar.
Ustura olunca jilet gibi tüyleri kalınlaştırmıyor ve sıklaştırmıyormuş:)
Lazer epilasyona gittiğim yerde ustura ile temizlik yapıyorlar.
Bazen onlara yaptırıyorum lazer öncesi temizliği usturayla alıyorlar.
Bir tek yüz epilasyonunda yüzüme sürdürtmüyorum usturayı.

Japonya'da da tüy dökücü kremler, tüy alma makineleri satılıyor ama nedense hala akın akın bu jiletleri ve usturaları satın alıyorlar.
Ama son 10 yıldır lazer epilasyona rağbet var. Gittiğim yerde kadınların biri gidiyor, biri geliyordu:)
Birde benim gittiğim yerde birini oraya önerirsen, sende 3 seans bedava alıyorsun:)
Ben 2007 de başladım ve sadece bir yıl 3 bölge için paket aldım.
Sanırım 10 yıldır gidiyorum ve 9 senedir de beş kuruş para ödemem:))
Milletin canı sağolsun:) her 3 ayda bir biri geliyor ve benden öneri istiyor bende epilasyoncuma götürüyorum:)
Ben oraya o kişiyi öneri yaptığımda sadece ben değil o kişi de kazanıyor. İndirim alıyor:)

19 Eylül 2017 Salı

15 Mayıs japonya'da yogurt günü

Geçenlerde Bulgaria yoğurdu aldım, üzerindeki plastik kağıdında bu mesajı görünce güldüm:)
5. Ayın 15'i yoğurt günüymüş allahım sen akıl fikir ver:)
Acaba yoğurtun bulunduğu tarih mi desem? Değil!
Osmanlı dedelerimiz yüz yıllar evvel bulmuş ve kullanıyormuş zaten.
Acaba Japonya'ya geliş günümü? Olabilir:))
Japon'lar daha sonra tanışmış olsada bu lezzetle biz yüz yıllardır yiyorduk.



Evet yazıya bakılırsa yoğurtun insan vücuduna faydasını sözde bulmuş Rus Nobel ödüllü Mechiniko adında bir profesörün Doğum günüymüş meğersem:)
Ah kaşkarlı Mahmut amcam vah! Zamanında buldunda Türklerin buluşu olarak bilinmiyor buluşun.
Japonya'da yoğurtu Bulgarlar, Bulgaristan yoğurtu olarak tanıyorlar.
1800 lü yıllarda Kanuni sultan Süleyman Fransız kralına ilaç olarak göndermiş ve kralı yoğurtla iyileştirmiş.
Şurda bir kaç 10 yıl önce bir Rus faydalı diye laf atmış ortaya ve japonya adamın doğum gününü yoğurt günü olarak kutlasın!
İşte bu saçma şeyler yüzünden deli oluyorum Osmanlı'yı kaale almamalarını...
Osmanlı zamanindaki keşifcilerimizin, mucitlerimizin, hekimlerimizin bulduğu binlerce buluş şimdiki aletleri, ilaçları, gıdaları elin Fransız'ı, bulgarı, Rus'u, İngiliz'i buldu diye duymak beni sinir ediyor!

Japonya'da gece kreşleri

Japonya'da kalabalık aile kültürü olmadığı için çocuklarını bırakabilecek anneanne, babaanne, hala, teyze yok.
Hastaysanız, çok acil bir işiniz çıkmışsa bir saatliğine emanet edebileceğiniz bir komşunuz bile olamaz.
Hele de akşam geç saatte işten gelen veya benim gibi gece okuluna gitmek isteyipde çocuk yüzünden gidemeyenler için 7/24 açık bulabileceğiniz, gündüz kreşin iki katı pahalı kreşler de var.
İllaki her gün bırakacak değilseniz, yukarıda saydığım bir kaç nedenle haftada bir gün 1-2 saatlik emanet edecek yer arıyorsanız bu tür kreşleri tavsiye ederim.
Bir kaç kez bende kullandım ve gündüz kreş hocaları kadar çok şefkatli insanlar tanıdım.
En son gittiğimde saati 2500 yen'di. Tahminen yine aynı fiyatlardadır.


Japonca Kreş'e "Youchien-幼稚園" Anaokuluna da "Hoikuen-保育園" denilir.
Youchien 4 yaş üstü çocukları kabul ediyor.
Sadece oyun değil eğitimde alıyor çocuklar.
Çocuklar, İlkokula başlamadan Hiragana ve Kataganayı bitiriyorlar.
İlkokula hazırlıklı başlatmak için anne çalışmıyorsa çocuğuna 4 yaşına kadar kendi bakıp son iki sene kalada kreşe veriyor.
Hoikuen de çocuğu sadece oyalıyorlar. Ders yok, öğrenim eğitimi yok.
O yüzden geceleri Youchien bulamazsınız:) sadece hoikuen olur.
Siz gelene kadar çocukları oyalarlar. Eğer bir kaç saatlik işiniz varsa ve çocuğunuzu emanet edecek yer arıyorsanız çevrenize 24 saat ( Nicu yo jikan) hoikuen var mı diye sorun.

16 Eylül 2017 Cumartesi

Japon evlerinde çamaşır makinelerinin yeri

Japonya'da bir çok evde çamaşır makinesini koyacak bir yer olmadığını biliyormuydunuz? :)
Cidden evde kullandıkları tek makine olan çamaşır makinelerine yer bulmakta zorlanıyorlar:)
Çok apartman dairelerinde çamaşır makinesine giren su vanasını balkona yapmışlar.
Peki ya pis su gideri? İşte o hiç yok:)) balkonun su giderine akıp gidiyor.
Peki geneli mi böyle? Yok canım genelleme yapmayalım şimdi.
Çoğunluğu 5-10 metre karelik bekar daireleri böyle.
Yani tek bir oda içinde mini mutfağı ve mini banyo&wc si bulunan evlerin çoğunlukla makineleri balkondadır.
Mutfak tezgahının dibine, altına yada banyonun bir köşesine koyacakları 40 santimlik yerleri bile yok:)
Biz yokken eşimin kaldığı bekar evinin balkonundaki çamaşır makinesi işte bu durumdaydı :)


Önceden oturduğum bir çok yerde balkondan görüyordum.
Karşıdaki komşu karın, kışın ortasında balkonda çamaşır çıkarıp astığını.
Ben banyomun hemen dibindeki makineden bile çamaşırları çıkarıp asmaya erinirken o soğukta bu insanlar nasıl yarım saat çamaşırları tek tek makineden çıkarıp asıyorlardı hala hayret içerisindeyim..
İçeride olunca en azından giderinden pisliği görmüyorsunuz.
Bu şekilde suyu direk balkona boşalttığı için balkon saç , kıl, tüy doluyor.
Yani balkon giderine gidene kadar artığı balkonda birikiyor:)
Zaten soğuk suyla yıkıyor makineleri birde 1 derecede ki soğukta o su donmuyormu çok merak ediyorum doğrusu:))
Eğer ileride japonya'ya yerleşme durumu olacaklar varsa şimdiden kendini bu duruma hazır etsin:)
Tek odalı bekar evlerin ucuzu olsun diyorsanız makinesi ha içeride ha dışarıda olması hiç farketmez!
Önemli olan kirası ucuzmu? Ucuz gerisi zamanla alışılıyormuş meğerse:)

Japonyanın elektrik direkleri

Japonya 'nın sokakları geniş, gökyüzü dardır.
Caddeleri temiz, gökyüzü pistir!
Binaları sade, gökyüzü karmaşıktır..
Öyle bir düzenleri var ki şaşırtıyor insanları.
Bu devirde, bu ekonomik güçte hala şu kablo çöplüğünden kurtarılamayan bir ülke görüyorum.
Hele de ana merkezlerdeki elektrik direklerinin çokluğu daha da şaşırtıyor insanı..
Alt yapı yapamıyorlar mı? Yoksa yapmak mı istemiyorlar?
Doğrusu beni çok rahatsız ediyor bu görüntü kirliliği.
Balkonumun önündeki elektrik direğinden sokağı göremez haldeyim.
Karşı binaya baktığımda bir karmaşıklık görüyorum sadece.
Çünkü elektrik direğindeki kablolar o kadar çok fazla ki yeminle binayı seçemez haldeyim:)


Turistlik amaçla gelen insanlarında ilk ilgisini çeken şey bu elektrik direkleri oluyor.
Dünya devi bir ülkeye bunu kimse yakıştıramıyor.
Türkiye'de bile elektrik kabloları yer altına girmiş durumda bir kaç şehirde.
Olan yerlerde de en fazla 1-2 kablo taşıyor .
Japonya'ya gelipde bu durum dikkatini çeken kaç kişi var alta yorumlarınızı bizimle paylaşırmışsınız?

Japonlar için hediye süslemenin önemi

Ülkemize turistik amaçla gelen japon'ları ne kadar tanıyoruz?
Ne kadar sade, ne kadar mütevazı görüyoruz değil mi?
Üst başlarına baktığımızda bir kot, bir penye ile şatafata, gösterişe önem vermediklerini düşünürüz.
İşin Aslı öyle değil aslında! japonlar gösterişe, şatafata, ışıltıya, paraya ve pahalı şeylere bayılıyorlar.
Japonya'da sokakda sadece 1 dakika durup şöyle bir baktığınızda en ucuz, en adi marka coach olduğunu görürsünüz..
7 den 70'e herkes marka takılır. Kıyafetlerinden en az bir parça ünlü bir markadır.
Ellerinde bir şey taşıyacakları zaman öyle bizim gibi sıradan bir mağaza poşeti, pazar torbası, market poşetini asla göremezsiniz:)
Muhakkak ünlü bir mağazanın veya restaurant, pastane kağıt torbası veya çantası olur.
Asla kırış kırış market poşeti taşımazlar. Marketten çıkarken bile her zaman yanlarında bulundurdukları Eco torbalara koyup çıkarırlar.
Çok çok huytu bir semtte yaşlı teyze, amcalar görürsünüz en fazla:)


Japonların en sevdiği başka şey de hediyeleşmedir.
Bayılıyorlar! Japon'ları cezbetmenin en kolay yolu budur:)
Hediye almaktan çok vermeyi seviyorlar. Asla eli boş bir yere gitmezler.
Hediye öyle pahalı, kaliteli, büyük bir şey olmasada olur. Önemli olan hediyenin paketidir onlar için.
Bir hediye alırsınız, dışına baktığınızda içinizden ufff bu ne şu paketin kalitesine bak! Kesin içinde çok pahalı birşey vardır dersiniz:) ama açtığınızda içinden ya klasik bir mendil havlu çıkar veya bir yüz maskesi vs bakım ürünleri :)
Fiyatı ister bir channel marka isterseniz bir Daiso malı olsun fiyatı hiç önemli değil.
Ürünün kalitesini paketi gösterir unutmayın:)
Japon arkadaşınıza ona göre hediye alıp, sarıp sarmalayıp verin:)

Bende Türkiye'den biraz hurma bir de bir kaç kişiye Türk meyve suları almıştım.
Daiso'dan güzel bir hediye poşeti, içine de paketleme torbalarını alıp süsleyip, püsleyip en samimi can dostlarıma sundum.
İçindekilerden çok paketlerini sevdiler:) biliyorum canım ben bu işi;)

4 Eylül 2017 Pazartesi

Japonların ayakta yeme lokantaları

Japonya'da her fiyata karın doyurabilirsiniz. 100 Yen'e de doyulur, 10 bin Yen'e de.
Bu sizin bütçenize ve keyfinize bağlı:))
Her öğünün bir fiyatı ve bedeli farklıdır japonyada.
100 yen ödeyip bir onigiri ile öğün atlatabilirsiniz.
Öğlenleri 1000 Yen'e öğle menüleri ile mükemmel yemekler yiyip akşama şöyle ayak üstü ucuz birşeyler yiyip de eve gideyim de diyebilirsiniz:) Ayak üstü yenilebilen yerler genelde tablot veya lokanta tarzı ucuz görünümlü, ortada sadece mutfak ve mutfağın önünde tezgah var.
Bir kişi dikelirken, ikinci bir kişinin zorlukla geçebileceği daracık, küçücük mekanlar oluyor.

Genelde iş arkadaşıyla gidilebilecek yerleridir burası.
Bizim kültürümüzde ki meyhane tarzına benzediği için kız veya erkek arkadaşı için pek uygun değil.
Düşünün kız arkadaşa gel seni yemeğe götürecem diyip buraya getirdiğinizi:)
Kız, yüzünden belli etmese de içinden küfürler yağdırır size:)
İki saat takıldığınızı düşünün:) ayaklar kopar, olduğu yere yığılır insan be:))
Sandalye yok, koltuk yok:) sadece mutfağın tezgahına kolunuzu yaslıyorsunuz bir elinizle de yemek yiyorsunuz.
Bizdeki meyhane tarzı fakat tek fark oturmadan yiyorsunuz.
Bira'sı, Japon sake'si, tavuk şiş, mezeler, ramen, udon, körili pilav aklınıza gelen her tür Japon yemeği yiyebiliyorsunuz. 
Bacaklarınıza güveniyorsanız tavsiye ederim:)
Genel restaurantların neredeyse yarı fiyatına karın duyurabiliyorsunuz.

29 Ağustos 2017 Salı

Japonya'da kasiyersiz mağaza dönemii

Japonya, dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri.
Okuma yazma oranı %100, üniversiteli oranı %70 lerde.
Bu derecede okumuş bir topluluk, insan gücü değilde makinelere, robotlara bağımlı olmaya başladı.
Kapılarda sizi artık insanlar değilde robotlar karşılıyor.
Kasiyerleri işten çıkarıp yerlerine otomatik ödeme yapabileceğiniz, aldığınız ürünü lazerle tarayıp hesaplayan robot kasiyerler yerlerini aldı.
İnsanlar iş bulamaz hale gelmeye başladı.
Japonya'nın en uygun kıyafet mağazası G•U bütün kasirlerlerini çıkarmış, yerlerine otomatik kasiyerler yerleştirmiş.
Aldığınız ürünü kasanın alt dolabına gelişi güzel koyuyorsunuz.
Sonra işlem düğmesine basıyorsunuz, otomatik kasiyer lazerle etikette bulunan bankotu okuyup size ödeyeceğiniz ödemeyi gösteriyor.
Ödemeyi ister kredi kartıyla, isterseniz nakit ödeyebiliyorsunuz.
Ödeme işlemi bittikten sonra aldığınız ürünü dolabın altından geri alıp tezgaha yöneliyorsunuz.
Tezgahın altında her boy mağaza poşeti bulunuyor.
Hangisini almak istiyorsanız birini seçip eşyalarınızı poşete koyup çıkıyorsunuz.
Gerçekten  japonların ve Japonya'da yaşayan biz yabancıların geleceğinden endişelenmeye başladım:)

Hani bilim kurgu filmlerinde oluyor ya bazen, fabrikalarda robotlar yapıyor tüm işleri.
Restaurantlarda robot garsonlar, evde robot hizmetciler, sokakta robot şoförler.
İnanın bu japonyanın en yakın gelecek kabusu olacak.
Sen dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri ol ama insan işçi değilde aksam şarja takıp, sabah beleşe kullanacağın yol parası derdi yok, yemek derdi yok, sigorta derdi olmayan robotlara bel bağla.

25 Ağustos 2017 Cuma

Japon çorbası Miso shiru tarifi

Biz türkler için kırmızı mercimek çorbası neyse japonlar içinde "Miso shiru-みそ汁" çorbası o dur.
Bir çok çorba çeşitleri olsa da misoshiru olmadan o sofraya oturmazlar.
Daha doğrusu karınları doymuyor:)
Misoshiru bir çeşit deniz ürünleri çorbasıdır. Zamanla bu çorbanın içeriği değişmiş, geliştirilmiş.
Şimdilerde hem deniz ürünleri özleriyle tatlandırılıp hemde sebzelerle süslenerek yeniliyor.
Bu çorbayı içmek için sevmeniz gerekiyor:) yoksa bir tiksindiniz mi asla ağzınıza süremezsiniz.
Bir doğuluya içirmekte zorluk çekebilirsiniz ama bir güneyli bu çorbaya bayılacağına adım gibi eminim:)

Japonya'da miso shiru çorbasının 50 çeşiti yapılır.
Her evde, her şehirde içeriği farklıdır.
Bugün size verdiğimiz tarifte kullanacağımız sebzeleri değiştirebilirsiniz.
Belirli bir tadı, kuralı yoktur. Ben evde bambaşka ürünler kullanıyorum.
Fakat suyundaki tat aynıdır. Bir tek sosunun tadı değişmez.

Miso shiru çorbası tarifi
1 yemek kaşığı miso
1 avuç dolusu beyaz lahana (isteyen ıspanakta koyabilir)
Yarım kalıp tofu
1 yemek kaşığı kadar kurutulmuş yosun. Tazesi olursa daha lezzetli olur
1 tatlı kaşığı soya sosu
1 paket dashi (Bulamayanlar 3 yemek kaşığı buğulama balık suyunu kullanabilir)
İki su bardağı su

Hazırlanışı
Uyarı: sırayla eklediğimiz ürünleri çok fazla karıştırmamaya çalışın.
Özellikle de tofu çok nazik olduğundan çorba pelte gibi olur.
Derin bir tavaya veya küçük bir tencereye 2 su bardağı suyu koyun.
Su kaynamaya başlayınca bir paket dashiyi veya 3 yemek kaşığı balık suyundan ekleyin.
Yarım kalıp tofuyu küçük küçük doğrayıp suya katın.
Tofu kaynamaya başlayınca bir tatlı kaşığı soya sosunu ekleyin.
Sonra varsa taze yosun veya kuru yosunu da yemeğe ekleyin.
Hepsi birlikte kaynamaya başlayınca tadına bakın.
Koyu gelmişse biraz daha su katabilirsiniz. Yeterliyse eklemeyin birşey.
Yosunlarda kaynamaya başladıktan sonra bir çorba kaşığı misoyu alıp kepçe yardımıyla özünü aça aça çorbaya karıştırın. Hep birlikte 3-4 dakika kadar daha kaynamaya başladıktan sonra ateşten alın.
Çorba kaselerine koyup servis yapın.
Afiyet olsun

20 Ağustos 2017 Pazar

Japonların en büyük eğlencesi ne?

Japonya! Festivaller ülkesi.. Her mevsimde, her ay bir tanrının festivali kutlanır.
Bizim dinimizde olduğu gibi budizm dininde de her mahallenin bir tapınağı olur.
Tapınaksız bir mahalle düşünülmez bu ülkede de.
Ve her tapınağın inandığı bir tanrısı vardır.
7 tanrıdan birine inanılır. Karşılaştığım en fazla inanılan tanri 'Ebisu' tanrısıdır.
Her festivallerde bildigimiz tezgahlara benzer mahalle pazarları kurulur.
Bu pazarlarda öyle kıyafet, meyve, sebze değilde eğlence amaçlı tezgahlar kuruludur.
Tezgahların çoğu şans oyunları tezgahıdır. Ya çekiliş yaparak bir şey kazanırlar yada tabancayla atış yapılarak birşey kazanmaya çalışırlar:)
İki tezgahtan biri tabanca oyunudur. O kadar çok sevilen bir oyun ki ne kadar çok tezgah olsada başında çoluk çocuk kaynıyor yinede.
Her tabanca oyunu tezgahının içeriği faklı. Kimi sigaraya vurmaya çalışıyor, kimisi japon bibloları, kimisi ünlülerin posterlerini kazanmaya çalışıyor.
Ha bizimki gibi öyle uzaktan da değil, tezgahın arkasında ama öyle bir uzanıyor ki bibloyla arasında 5-10 santim kadar bir mesafede vurmaya çalışanlar da var:)

Her ne şekilde olursa olsun tezgah sahibi, müşterisini boş göndermiyor:)
İstediğini vurup kazanmamış olsa da yerine küçükte olsa bir teselli hediyesi veriyor.
Bu videoyu çok eski bir yerleşik mahallede çektim.
Mahalle tahminen 60~ yıldan daha eski. Mağazaları, berberleri, lokantaları, oyun salonları sanki açılış tarihinden beri saatleri durdurulmuş olduğu gibi kullanılıyor.
Bundan sonra koyacağım bir kaç video da o mahalleye ait.
Ben bayılıyorum bu semte:) canım ülkemin arka sokaklarını andırıyor bana:)
Hafi bakalım videodaki arkadaş vurabilmiş mi istediğini?:))

17 Ağustos 2017 Perşembe

Japonya'da ücretsiz yüz masajı

Geçenlerde youtube kanalım ( youtube.com/gulsehrim ) paylaştığım ücretsiz 1 aylık ayak masajı videomdaki bayanlarla yolda tekrar karşılaştık.
İlla gel sana yüz masajı yapalım dediler.
Dedim bakın pahalı birşey bu masaj işleri, para veremem şuan.
Yok yok sen gel ücretsiz herşey.
Benim ışıklar yandı bedavayı duyunca:)
İyi tamam yarın geliyorum dedim:)
Bu ilk günün videosu.
İlk gün yüzü derinlemesine temizlediler.
Elektrik masaj aletiyle masaj yaptılar.
2. Gün yine temizlik ve masaj.
Sonra oturttular beni bir masaya başladılar makineyi tanıtmaya:))) Eeee?
İşte şöyle değiştin,işte böyle cildin güzelleşti falanlar.
Önüme bir fiyat listesi çıkarttılar. Yuh! dedim:)) bu makinenin fiyatı 350 bin yen miş...
Yani 11 bin tl civari.

Dedim güzelleşecem diye eşim bu parayı bana vermesinin imkanı yok.
Hayatta vermez! Ne desem de ikna edemem dedim.
İşte yok kredi kartıyla 5 seneye bolunebilirmiş. Her ay 3 bin yen ödesende olurmuş falan.
Yok dedim ben eşimi çok iyi biliyorum, iki günde sıkılacağım bir alet için almaz bana buhu dedim.
Neyse sen bir de yarın gel, yarın 3. gün daha guzel bir cilde sahip olacaksın dediler.
Bir de bir çinli getirdiler eskilerden kandırıp kazıklattıkları:)
Çinli bana eski bir resmini gösterdi.
Bak ben bu resimi pasaportumda kullanıyorum.
Bu aleti kullandıktan sonra cok değiştim. Cildim güzelleşti ve yüzüm çok küçüldü, çin'e girerken bu resimdeki insan sen değilsin diye beni bir odaya alıp sorguya çektikler falan kadın bir anlatıyor inanasın geliyor:))
Neysem o gün çıktım he canım yarın geldiğimde görüşürüz diye Mata ne! Ler yaptık.
Ertesi gün gitmedim:)) kadınların ikisinden de ayrı ayrı mesajlar gelmeye başladı.
Dedim ben gelmek istemiyorum sağolun. Eşimle de konuştum ikna edemedim.
Emeğinize sağlık teşekkürler yazdım.
Aaa olurmu gel sen 3. Yüde yap. Konuşuruz sonra diye geri döndüler.
Ama ben bir daha cevap yazmadım:))
Hakkını helal etsinler :) ben zorla çağırtmadım ya:))

15 Ağustos 2017 Salı

Bana japon kadın bul diyenlere

Blog yazmaya başladığımdan beri sürekli özelden mesajlar, mailler almaya başladım.
İlk önceleri nasil Japonya'ya gelebilirim?
Gelmek için neler lazım?
Japon vizesini nasıl alabilirim? Gibi sorular gelirdi.
Artık insanlar kendi çabasıyla gelmekten vaz geçip direk ev, eş ve iş istemelere başladı.
Hani bilgilerimi, düşüncelerimi yazıyorum, sizlerle paylaşıyorum ama siz beni ne sanıyorsunuz?
Ben konsolos degilim.
Ben devlet çalışanı değilimin.
Burada Japonya/Türkiye gönül bağları elçiside degilim sizi bir japonla evlendireyim:)
Ben garip, sade bir vatandaşım.


Ciddi şekilde bir mesaj yağmuruna tutulmaya başladım.
Çoğuna cevap verirken, bir kaçına vermemeye başladım.
Döndüklerimden de, dönmediklerimden de bir güzel azar işitmeye de başladık:)
Sanki gelicez de senin sırtına yük olucaz?
Biz adam gibi bir japon kadın bir de iş istedik.
Sanki dersin kadın pazarda satılıyor, iş'te köyden, büyükşehire gidiyor.
Sen zaten iş meselesini kendin bulup, ayarlayıp, olduğun meslekte en az 10 yıllık bir deneyiminin olduğunu ıspatlaman gerek.
Bu da her iş için geçerli değil tabiki.
Japonya'da da şoför var, garson var, mimar var, doktor var. Adam senden japonyada zor bulunan bir meslek istiyor!
Örneğin: Türk yemeklerinde usta bir aşçı. Japonya'da da bir japon türk yemeklerini öğrenebilir fakat bu işte uzmanlaşması, bir türk restaurantında onca kişiye  iyi bir hizmet vermesi çok zor ve hiç bir türkde bunu istemez.
Restaurantını bu riske sokmaz, direk türkiyeden getirir çalışanını.
Bir hint restaurantıda öyle. Yani ben sana karı bulmuşum iş bulamam.
Bu tür mesajlar için bir vlog çektim ve izlemelerini istiyorum bu insanların.
Umarım bundan sonra bu tür sorularla beni boğmazlar.

Bir de bu konuda 11 sene önce yaşadığım kötü bir anımı anlattım.
Niçin insanlara karı, kız bulmak istemediğimi, sebebini de videoda ayrıntılı bir şekilde anlattım.
Lütfen beni bulaştırmayın o tür işlere:) japon kadınları da sokağa çıkıp koca aramıyor:)

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Japonlar'da adi ürün satabilir..

Bu güne kadar Türkiye'den yiyecek, Japonya'dan da giyecek aldım hep.
Çünkü japonya'da giyecek, türkiye'de de yiyecek bol:)
Yani japonya'da olan şeyi taşımanın anlamı yok.
Bunca yıldır japonya'da kıyafet, çanta, ayakkabı aldım bir kez bile bir yırtığı, söküğü çıkmamıştı.
İlk defa aldığım bir ayakkabı ilk günden ayağımda kaldı:)
Hani öyle ucuz basit bir tezgahda değildi.
Kapalı çarşıda mağazalar zinciri bulunan "Attagirl " mağazasından almıştım.
Yürürken ön kopçası koptu. Hemen eve geldim poşeti duruyordu daha.
Faturasını aradım,taradım bir türlü bulamadım.
Mecburen faturasız geri götürdüm. Dedim aldım giydim hemen kopçası koptu.
Varsa aynısından almak istiyorum, yoksa parasını dedim.
Ama faturasını bulamadım, napıcam diye sordum?
Başka tezgahtar vardı gittiğimde. Sağolsun inandı, güvendi istediğiniz bir ayakkabıyla değiştirebilirsiniz dedi.
Bende ister istemez bir tane almak zorunda kaldım:)
Yeterki kopçası kopuk ayakkabı elimde kalmasın :))
Sonuçta faturasız bir ürün. Değiştirmeyebilirdi de!


Yani anlayacağınız güvendiğiniz dağlara karlar yağabilir:)
Japonlarda hatalı ürün satabilir. Öyle gözünüzde büyütmeyin,  japonları da ürünlerini de:)

11 Ağustos 2017 Cuma

Bakım ürünlerim

Eeee yaş kemale ermeye başladı:) geri sayımlar hızlanıyor:)
Ya şaka maka zaman ne kadar çabuk geçiyor. Size de öyle gelmiyor mu?
Sabah gözümü bir açıyorum saat 7, kalkayım yüzümü yıkayayım diyorum bir bakmışım saat 9 olmuş.
Kahvaltı hazırla, ye kalk de öğlen olmuş.
Ortayı topla, çamaşır bulaşık sokağa çıkmam saat 3'ü bulmuş. Gelde bu saatten sonra birşeyler yap:)
Çalıştığım günlerde aynen su gibi bitiyor.
Sabah işe git, çıktığımda karanlık basmış. Birşey yapamıyorum çalıştığım günlerde.
Ne bileyim çocukluğumda gün daha uzun gibi geliyordu bana.
Sanki günün tadı daha başkaydı, bereketi vardı zamanın.
Şimdi hiç birşeye yetişemez olduk.
Neysem zaman tabiki benden de çok şeyler götürdü:) en çok da cildimden:)
Hani tamam minyon tipliyim, yaşımı pek göstermiyorum ama kaz ayakları gözüme gözüme batıyor :)


Gittiğim her alışverişlerde daha yeni ürün var mı diye aramalara başladım:)
Bu günkü alışverişim; cilt temizleme sabunu, sıkılaştırıcı yüz kremi ve beyazları kapatan saç boyası:)
Üçüde yeni çıkmış birbirinden harika ürünler.
Yüz temizleyici valla yüzümü gıcır gıcır yaptı:)

Cilt gerdirici de çok güzel pamuk gibi bir cilt hissi veriyor.
Cilt gerdirici 3 ürün bir arada özelliği var.
Tonik
Süt
Krem
İş'e giden kadınlar için üretilmiş. Sabah kalktığında zamanı olmayanlara harika bir ürün.
Normalde önce tonigi sürüp yediriyorsun cilde, sonra sütü sürüyorsunuz, en son kremle bitiriyorsunuz.
Ama cidden bu ürünü sabah, akşam kullanıyor bu japonlar. Ciltleride harika!
60 yaşındaki kadın en fazla 48-50 gösteriyor.

Saç boyasının kalitesine de bayıldım. 20 dakikada kafamda beyaz bırakmadı valla:)
Ama sürdüğüm yerleri kına gibi kızarttı:) yani boyada kırmızı renk ağırlıklıymış.
Test için ön keküllerimi boyamıştım allahtan:) komple kafam kırmızı olacakmış meğersem.
Bir tanıdığa verdim, kullanmam bu rengi. Ama marka bir numara.
Japonya'da olupta başında beyazı olana kesinlikle tavsiye ederim:)

8 Ağustos 2017 Salı

Japonların memleket hediyeleri

Japonların bir çok kültürü aynı bize benziyor.
Japonya'da pek yabancılık çekmedim. Yaşadığım, gördüğüm bir çok şey kendi ülkemi hatırlattı.
Aaa bu bizim kültürümüzde de var, Aa bu aynı bizdeki gibi falanlar diyorum:)
En çok da hediyeleşme adetlerini sevdim.


Japonlar işyerinde, tatil günlerinde memleketine veya seyahate gittiği yerden asla eli boş dönmezler.
Gittikleri yeri bütün iş arkadaşları bilir. Gittiği yerinde en meşhur yiyeceğini de beklerler:)
Bu bir adet haline dönüştürülmüş aslında. Getirdiklerinde değilde, getirmediklerinde şaşırırlar.
Nasıl yani gittiğin yerden birşey getirmedinmi gerçekten gibisine bakışlarıyla eziyorlar insanı:)
İşyerinde masanın üzerinde 365 gün beleşe yiyebileceğiniz çeşit çeşit atıştırmalıklar hiç eksik olmaz:)
Bu resimdeki kagoshimalı iki erkek kardeş olan iş arkadaşların memleketten getirdikleri.
6 çeşit atıştırmalık almışlar hay maşallah:))
En sevdiğim de en üstte görünen büyük paketlerdeki karidesli cips.
Bayıldım tadına. Tabiki benim her geleni yeme gibi bir lüksüm yok.
Japon yiyeceklerinde domuz ürünleri, içeceklerinde de alkol bulunuyor.
İşyerinde herkes bilir benim neyi yiyip, içemediğimi o yüzden yadırgamazlar içeriklerine bakıp ay bunu yiyemiyorum:( dediğimde.

4 Ağustos 2017 Cuma

Japonların tatlı ayranları

Hani son dönemin gençlerinin kullandığı bir söz var ya "Hayaller, Hayatlar" diye biz hep bir şeyleri hayal ederek yaşadık japonya'da.
En büyük hayalim yaz aylarında güneşin altında buz gibi bir ayran alıp içmek olmuştur.
Evde kendim yapıp içebiliyorum ondan bahsetmiyorum tabiki.
Benim isteğim gezmede veya işteyken markete uğrayıp dolaptan buz gibi bir ayran alıp içmek.
Süt ürünleri reyonlarında hep bakınırım hala da.
Resimdekiler içilebilen yoğurt yazıyor. Türkçe anlamı ayran tabiki de:)
Ama hepsi de tatlı, şekerli, meyveli:) ııyyy tatlı ayranı tahmin edin işte nasıl kötü bir tadı olduğunu.


2012 de japon devleti bir sürpriz yaptı bana:) bütün AEON marketler zincirine Türk ayranı diye satışa çıkarttı. Hem de büyük reklamlarla, hatta televizyon, internete verdiği ilanlarla sanırım bir yaz boyunca reyonlarda kaldı.
Bir de aynı ürünü Lawson mini marketler zinciri de satışa çıkarttı.
O en büyük hayalin olan yazın kavurucu sıcağında, öğle molasında işyerine en yakın lawsona girip ayranımı alıp kana kana içtim:)) hemde öyle bir iki kere değil bayağı yaz boyunca ayrandan başka birşey almadım:)
Fiyatı da çok uygundu valla:)) 200 ml paket 100 yen'di (3 tl) Türkiye'de ki 1 tl değerinde 100 yen.

Ama malesef bir yaz sezonundan sonra aeonda da lawsonda da kaldırıldı bu ürün:(
Bir daha da çıkmadı. Demekki japonların damak tadına uygun değilmiş tuzlu ayran.
Onlara ancak şekerli ayran verin:) Hastanede bile kahvaltıya şekerli ayran veriyorlar.
Geçenlerde Takashiyama alışveriş merkezinde bir tane tuzlu ayran buldum:)
Ama çok pahalıydı. 360 yen civari birşeydi. O fiyata sürekli alamam malesef:(
Bu yazıyı paylaşmamın en büyük nedeni japonyada benim gibi nomu yoğurt diye yazılan paketleri annaaa ayran buldum diye alıp paranızı yakmayın:)
Hepsi de bize göre cok tatlı.

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Japonya'da denize girme töreni umi biraki..

Japonya'da insanlar hava ısındı, suya girilir artık hadi denize gidelim diyemiyorlar:)
Japonya'da denize girmenin bile belirli ayı, günü, izini var:)
Biz Türkler için ayağımızı koyduğumuzda su ayağımızı üşütmüyorsa hala denize girilebilir:)
Japonya'da her şehirde, her bölge de denize girme günü vardır.
Bu günü yerel veya ulusal gazeteler duyuru yapar.
Her şehrin ve o sahil kasabasının belediyesi yapar bu duyuruyu.
Bu sene osaka'da Temmuz 7' sinde denize girilebileceği duyurusu yapıldı.

Peki nedir bu denize girme günü?
Japonca "Umi biraki-海開き" deniz sezonu açılışı anlamına geliyor.
Umi biraki den önce girilecek sahili belediyeden su işleri müdürlüğü görevlileri gelip suyun temiz olup olmadığını, zararlı varlıklar ( örneğin: deniz anası, köpek balığı, zehirli balıklar) var mı diye araştırıyorlar.
Köpek balıkları ve deniz anaları için deniz ağları ile sahili kapatıyorlar.

Sonra sudan alınan örneklerle denize bırakılan zehirli atıklar olup olmadığını, radyasyon veya petrol gibi insan vücuduna zararlı atıklar var mı diye ölçümler yapılıyor.
Can kurtaranlar yerleştiriliyor ve can kurtaranların kuleleri gözden geçiriliyor.
Güvenlik görevlileri yerleştiriliyor.
Restaurantlar, duş kabinleri, tuvaletler, emanet dolapları elden geçiriliyor.

En son da duası yapılıyor:)
Şaka değil cidden dualı sezon açılışı yapılıyor.
Biz müslümanlar da olsa yobazlık olur:)
Ama elin budisti duasız denize bile girmiyor:)
Şinto budist rahibi gelip, kazasız belasız sorunsuz bir sezon geçmesi için dua ediyor.
Tüm kalbimle bu duaya katılıyorum.
Gerçekten en çok korktuğum şey bu.
Allah'ım çoluk çocuklarımızı sen koru yarabbim.

Çoğu küçük veya meşhur pilaj sakinleri sezon açılış tören gününü kulaktan kulağa öğrenmiş olur.
O gün o kasabanın gençleri , çocukları mayolarını giymiş, kurdele çekilmiş plajın açılışını heyecanla bekler.
Sezon başladı anonsu yapılıp, kurdele kesilir kesilmez cümbür cemaat pilaja akın eder :)

Umi biraki başlamadan evvel suya girilmesi kesinlikle yasaktır.
Eğer gizlice girilmişse ve her hangi bir kaza veya zehirlenme olayı ile karşılaşılmışsa devlet hiç bir yardım da bulunmuyor.
Yani sigorta veya tazminat gibi, sigorta işlerinde yardım etmiyor.
Bu senin kararın, senin zararın diyor :)

O yüzden sakın sakın denize giriş başladı demeden denize koşmayalım arkadaşlar.

Bir de Japonya'da denize girişler çok kısa.
7. Ayın başlarında başlayıp, 8. Ayın sonları gibi bitiyor.
Japonya'nın önü okyanus olduğu için zehirli balıklar ve deniz anaları ile doluyor.
Osaka'da en uzun denize girme 2 aydır.
Çok çabuk bitiyor sezon.

18 Temmuz 2017 Salı

Osaka namba'da ucuz Halal Restaurant & Hostel

Geçen gün çok şaşırtıcı bir sürprizle karşılaştım.
Bu dükkan bizim 15 sene oturduğumuz eski mahallede.
Yaklaşık 7-8 yıl önce top kek yapıp satan bir dükkandı.
Dışarıda sadece İtalyan bayrağı, camekanda irice bir o kadar da pahalı görünen, bizim için helal olmayabileceği kanısına vardıran Avrupai bir Cafe & restaurant havası vermişti.
Yıllarca önünden geçerken sadece camekana bakıp geçtiğimiz bir dükkandı.
Doğrusu incelemedim de dükkanı.
Meğersem ilk açıldığı günden beri helal cafe & restaurantmış:)
Öğrendiğimde çok şaşırdım. Bir o kadar da üzüldüm doğrusu.
Evimin dibinde gönül rahatlığıyla yemek yiyebileceğimiz bir yer varmışta haberimiz yokmuş:(

Dükkanın sahibi melez bir abimiz.
Eşi japon, boyu kadar 3 tane oğlu vardı dükkanda.
Abimizin babası fas, annesi italyanmış.
O yüzden İtalyan bayrağı asmış taa o günden bu güne kadar.
Tamamen asya ve İslam'a uygun yemekler yapıyor.
En önemlisi de 17 yıldır içinde bulunup da yiyemediğimiz ramen de yapıyormuş.
Öyle ramen derken hazır alıp sıcak suya koyduğumuz sadece içinde özü ve makarnası olandan değil tabiki.
Tamamen japonyada satılan özüyle, suyuyla, içindeki sebzesi, eti ile yapılmış orijinal japon rameni.
Japon sakesi ile mirin'de alkol olduğu için yiyemiyorduk. Abimiz kendisi bir şeyler uydurup benzetmiş tadını. Kendisi öyle diyor henüz denemediğimiz için bende tam bilmiyorum:)


İşin güzel yanı burası sadece bir cafe & restaurant değil..
Bu dükkanın üstü ile, karşı sokağında bulunan 4 katlı binası tamamen hostel.
Dükkanın üstü her milletten insan ağırlıyor.
İster müslüman ol, ister Hristiyan, istersen Budist.
Ama dükkanın karşı sokağındaki bina tamamen. Müslümanlara göre uyarlanmış.
Yani binanın içinde kesinlikle içki getirmek, domuz ürünleri sokmak yasak.
Ve binanın bir katı tamamen mescit olarak düzenlenmiş.
Başka dinden kimseyi sokmuyorum o binaya diyor abimiz.
Tamamen müslümana uygun ter temiz bir bina diyor.
Fiyatları da bana gerçekten çok çok uygun geldi.
Odaların çoğunluğu ranzalı. Malum burası hotel veya otel değil.
Hostel olarak çalıştırıldığı için tanımadığınız insanlarla aynı odada, aynı ranzada yatabilirsiniz:)

Abimiz sadece konaklama, restaurant hizmeti vermiyor.
Bir de hava alanına kadar servis de sunuyor:)
Ve işin en güzeli kimono ve yukata kiralama, satın alma hizmeti de veriyor.
Günü birlik yukata veya kimono giyebileceğiniz, saç baş yaptırabileceğiniz bir yer kolay kolay bulunmaz.
Sabah erkenden uyan, in aşağı al kimono veya yukatanı, geç karşı taraftaki kuaförüne süslenip püslenip çıkman 1 saati bulmaz :)
Şimdi gelelim bu bir birinden harika hizmetlerin fiyatlarına.

Konaklama fiyatları:
2 kişilikten, 4, 8, 10 kişiye kadar kalabileceğiniz odaların fiyatı kişi başı geceliği 1,500 yen.
Yine ranzalı bir odada iki ranza, en fazla 4 kişilik oda fiyatı kişi başı 2.000 yen.
Sadece ailece kalıcam, odamda yabancı istemiyorum derseniz
4 kişilik yatak 10.000 yen
3 kişilik yatak 8,500 yen
2 kişilik yatak 6.000 yen
1 kişilik yatak 6.000 yen

Hava alanı ulaşım hizmet fiyatları:
2~9 kişi arası otobüsle 30 bin yen ( bu biraz pahalı geldi doğrusu. Sanırım gruplar için daha uygun olabilir)

Kimono ve yukata kiralama fiyatları:
Dışardan birine günlük kiralama 2,500 yen.
Fakat hostel de kalanlara 500 yen indirimle 2.000 yenmiş.
Satın almaksa kimono 5.400~20.000 yen arası değişiyormuş.
Giydirmek de tamamen ücretsiz.
Sadece kimono giymek isteyenler çoraplarını kendi satın almak zorunda.
Kıyafetler kiralanıyor fakat çorapları kendiniz satın almak zorundasınız.

Hostel de bir de muhteşem ücretsiz bir hizmet daha var:) işte buna değer derim :)
Gelmeden önce rezervasyon yaparken bisiklette rica ederseniz kaç kişiyseniz o kadar günlük ücretsiz bisiklet de kiralayabiliyorsunuz.
Gerçekten süper bir şey bu. Osaka'da insan gezerken cok yoruluyor.
Ücretsiz bisiklet tahsis edebilmek çok zor bir şey.

Facebook sayfası: Vitti Halal Cafe
Adres: Osaka-shi Naniwa-ku motomachi 3-4-1

Japon marketlerindeki Sarı etiketli ürünler

Japonya pahalı bir ülke bizim gibi yabancıların maaşları japonlara oranla daha düşük olabiliyor.
Hele de 4-5 kişilik aile iseniz maket market dolaşırsınız benim gibi :)
Çoğu marketin indirimli günlerini, hangi ürünün hangi gün indirimde satıldığını, saat kaçtan sonra neler yüzde ellilere ineceğini bilirim.
Çoğu kurutulmuş ürünün son kullanma tarihi olmaz.
Genelde taze meyve, sebzenin, yoğurt süt gibi ürünlerin, ekmekle yumurta gibi günlük satılması gereken ürünler gün içinde muhakkak indirime düşer.
Dünden kalmış ekmekleri sabah erken saatlerde resimde göreceğiniz gibi sarı etiketle reyona konulur.
Sütle yoğurtlarda öyle.


Birşey satın alacağım zaman erkenden gider o ürünün sarı etiketlerinin kaparım:)
Bazen ekmekler öyle bir fiyata düşer ki 10 paket almışlığım çok olmuştur:)
Sarı etiketleri görünce içimde kelebekler uçar ;p
Şaka şaka sevinirim sadece canım:)
Ama düşünsenize ben markete bir girdim mi en az 3 bin yen (90 TL) den aşağı çıkamıyorum ama bu etiketleri yakaladım mı o fiyatın üçte birine iniyor alışverişim.
Bu da benim aileme bir katkım olmuş oluyor.

Japonya'da pazar kültürü olmadığı için herşey süper marketlerde satılıyor.
Zaten ithal ürün bir çoğu bir de milyarlarca kirayı karşılayacam diye ürünlerin fiyatları Türkiye ile karşılaştırınca ciddi rakamlar çıkıyor.

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Japon sokaklarında terk edilmiş bisikletler

Japonya'da bir şey çoksa çoktur, yoksa hiç yoktur.
Bir evde en az iki araba, aile ferdi kaç kişiyse o kadar da bisiklet vardır.
Mesela evde 3 çocuk var üçününde muhakkak bisikleti vardır.
Anne, babanın da var. Hatta evde dede, nene yaşıyorsa onlarında kesinlikle var.
Japonya'da evin önü araba garajından sonra bisiklet garajı mecburidir.
Eve ait olduğu belli olması için apartmanın adı, müstakil evse ev sahibinin soy ismi yazılır ki bisikletin sahipli olduğu belli olsun.

Başka bir yere taşınırken apartman adı yazıyorsa onu yeni apartmanın adıyla hemen değiştirin.
Bir de japonya'da bisiklet satın alınırken polis numarası satın alıp yapıştırmak kanunen mecburidir.
Polis numarası yapıştırılmayan bisikletle polis sizi durdurduysa iş tehlikeli.
Sizinkine benzeyen başka çalınan bisiklete çok benziyor olabilir.
O yüzden sakın bunu aksatmadan üzerinize kayıtlı bir polis numarası alıp yapıştırın.


Bu resimdeki bisikletler, koyulan yerde unutulmuş bisikletlerdir.
Aylarca, yıllarca burada öylece dursa kimse elini sürmez.
Çünkü üzerindeki polis numarası öyle herkesin kolaylıkla çıkarabileceği bir etiket değil.
Bu tür unutulan, terk edilen, çalınıp bırakılan bisikletleri sadece belediyeler topluyor.
Topladıktan sonra bir kaç ay belediyenin bisiklet parkında bekletiliyor.
Kaybettiğiniz bisikletin nerede unuttuğunuzu ancak polisi arayarak veya bıraktığınızı tahmin ettiğiniz belediyenin bisiklet parkını arayarak bulup 2.500 yen park cezası ödeyerek geri alabilirsiniz:)

Aylarca bekleyip de almaya gelmeyen bisikletleri belediye kilidini, etiketini iptal edip, bakımını yaptırdıktan sonra ikinci el dükkanlarına satıyorlar.
Ya da japonya'ya yakın çevre fakir ülkelere ihraç ediliyor.
Bu ikinci el dükkanlarından sıfır fiyatlı bir bisikletin 4/1 fiyatına satın alabiliyorsunuz.
Ve polis numarasını sıfır bisiklet alır gibi üzerinize kayıt ettirip satın aldığınız bisikletinize yapıştırabiliyorsunuz.

Japonya'nın sokaklarında, caddelerinde bu tür terk edilmiş bisiklet çok ama o bisikletlere el sürecek cesaretli insan yok :)
Aylardır bizim apartmanın önünde iki tane çok güzel gıcır gıcır bisiklet terk edilmiş.
Eşime gel etiketi sökmeye çalışalım bisiklet parası vermeyelim diyorum ama ikna edemiyorum :)
Ben eşimden daha cesaretliyim sanırım:)
Valla bisikletler çok güzel gözüme takılıp duruyor ya.
Çöp kutusunun hemen yanına terk edilmiş.
Gelen giden bisikletlerin sepetlerine habire çöp atıp duruyor.

11 Temmuz 2017 Salı

Japon marketlerinde indirimli ürün fırsatları.

Japonya, fırsatlar ülkesi..
Her an, her yerde bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.
Markette alışveriş sırasında bu tür etiketler, afişler karşınıza çıkabilir.
Japonya'nın en ucuz marketi "Tamade" de 1.000 yen üzeri alışveriş yapanlara sadece ve sadece 1 yen'e fırsat ürünleri sunan bir market.
Aslında 1 yen'in hiç bir değeri yok ama en az 108 yen'e alabildiğiniz bir çok ürünü bu fırsat ürünler gününde sadece 1 yen'e temin edebiliyorsunuz:)
Ben Tamade'den genelde içecek ve sebze meyve alırım.
Gerisi biraz pahalı bu markette.
Ben bir alışverişe çıktım mı en az 3 market dolaşırım:)
Her markette uygun bir ürünüm vardır.
Örneğin: yoğurtu gyoumu dan, ekmeği maxvalu dan, patatesi tamadeden, karpuzu endodan diye uzayıp giden bir alışverişim olur:))
Yani tek bir marketten alışveriş yapıp çıktığımı hiç bilmem:)


Türkiye'de 1 kuruş varmış ama gören, duyan yok:)
Düşünsenize 1 kuruşa streç folyo, bıçak, kepçe, kaşık, tarak, sünger, alüminyum folyo gibi bir çok şeyi alabildiğinizi?
Bir alüminyum folyo 3 TL civarı.
Bunu 1 kuruşa temin etme fırsatı verse süper marketler adamlar akın akın alışveriş yapar sırf o günün fırsat ürününden birini alayım diye :)

Marketin camında büyükçe bir aylık takvim asılıdır.
Takvimde ayın 1'nden 31'ine kadar hangi gün hangi ürün 1 yen'e düşüyor yazıyor.
Sizde ihtiyacınız olan ürünün o gününde biraz fazla alışveriş yapıp 1.000 yen'i geçip o ğün ki ürünü kapabilirsiniz:)
Japonya'da geçim zor bacım!
Böyle ürünleri takip etmedin mi geçinmek zor...
Umarım Türkiye'de de daha iyi indirimler yapılır.
A101 ile Bim iyi gibi geldi bana.
Sanki daha iyi indirimler olsa fena olmayacak :)

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Japonya'da restaurant sırası bekleme.

Yüce allah japonları yaratırken ne güzel yaratmış.
Sabırlı, saygılı, sevgi dolu insanlar.
Japon milletinden başka hangi millet bir yemek için saatlerce kuyrukta bekler?
Bir japon o yemeği yemek istiyorsa muhakkak yer :)
Önünde değil 10 kişi, 100 kişi de olsa bekler abi!
İlk kez japonya'da  gördüm  restaurant'a girmek için kuyrukda beklenildiğini.


Bazı restaurantın önünde bu gördüğünüz rezervasyon listesi var.
Zaten sıradasın birde bu listeye adını yazmanın ne anlamı var bilen var mı? :)
Arkadaş bizim için soy adını yazarken çektim.
Karşısına da kaç kişi olduğumuzu yazdı.
Ya zaten önümüzde sadece bir aile vardı öyle kalabalık değildi dükkan.
Aileyi masaya yerleştirdikten 3 dakika sonra da gelip bize seslendi çalışan.
Bence maksat gelen müşteri sayısını öğrenmek.
O gün kaç kişiye yemek verilmiş sayılıyordur o listeyle :)
Bir de seslenirken isminizle hitap etmek içinde iyi oluyor bence:)
Nakamura san douzo onegaishimasu falanlar:()

7 Temmuz 2017 Cuma

Japonların Tanabata festivali..

Bugün 7 Temmuz prenses orihime ile sığır çobanı Hikoboshi'nin buluşma günü.
Bu hikayeyi hiç duydunuz mu?
Bugün Japonya'da "Tanabata-七夕" festivali kutlanıyor. Bu festivalin diğer bir adı da " Yıldız festivali" dir.
Çin efsanelerine göre Altair ve Vega yıldızlarının birleştiği 7. Ayın 7. Gününde kutlanıyor.
Çin mitolojisinden gelme hüzünlü bir aşk hikayesi.
Çin ile birlikte bir çok asya ülkesi de bu festivali kutluyor.
Japonlar zamanla benimsemiş ve kendilerine bir festival havası vererek her yıl bu iki aşığın birleşmesini dilemek için bambu ağacı dalına elleriyle süsledikleri "Tanzaku" kağıtlarını asarak kutlamaya başlamışlar.

Kutlama tarihi çok eskilere dayanıyor.
Önceleri kyoto'daki imparatorluk ailesi kutlarmış.
Daha sonra 'Edo' döneminde halkta kutlamalara başlamış.
O zamanlar genç kızlar ve erkekler sevgilileriyle birleşmek için kutlarmış.
Günümüzde 7'den 70'e her yaşta kadın ve erkek her hangi bir dileği için bu tanzaku kağıtlarını elleriyle hazırlar okulda, iş yerinde, evde, parkta, alışveriş merkezlerinde, matsuri (panayır meydanı) bir hafta boyunca her yerde görebileceğiniz bambu ağacı dallarına dileklerini yazıp asıyorlar.

Şimdi hikayeyi ben size tam başından anlatayım.
Çin mitolojisinde "Tentei" tanrısının güzeller güzeli bir kızı varmış.
Prenses Ori hime-織姫 (dokumacı prenses) sevgili babasına güzel kumaşlar dokur, onunla babasına kıyafetler dikermiş.
Orihimenin hiç arkadaşı, dostu, sevgilisi yokmuş.
Babası da bu duruma çok üzülmüş ve kızına nehrin karşı tarafında ( japonca Amanogawa, hikayeye göre Samanyolu diye tahmin ediliyor) çok yakışıklı bir sığır çobanı Hikoboshi-彦星 ile tanıştırmak istemiş.
Prenses orihime de babasına hiç karşı gelmemiş ve nehrin karşı tarafına geçerek Hikoboshi ile tanışmış, ilk görüşte birbirlerine aşık olmuşlar
Hemen evlenmişler. Zamanla bu aşk çok büyümüş. Prenses orihime hiç kumaş dokumaz olmuş, çoban hikoboshinin sığırları cennete dağılı vermiş.
Bunu gören Vega tanrısı Tentei bu durumdan çok rahatsız olmuş.
Kızının artık kumaş dokumaması, ona kıyafetler dikmemesi hiç hoşuna gitmemiş.
Ama aşıklar da ne yapsın gözleri birbirinden başka birşey göremez, başka birşey düşünemez olmuşlar:)
Vega tanrısı Tentei kızı prenses orihime'ye bütün işleri bıraktınız bu böyle devam edemez diyip, kızına derhal nehrin diğer tarafına geçmesini emreder.
Fakat orihime ile Hikoboshi bu emire çok üzülürler. Birbirilerini çok sevdiklerini ve ayrılmak istemediklerini söylerler.
Tanrı Tentei de onlara bir söz verir.
Eğer her ikinizde eskisi gibi çalışmaya başlar, sen sığırlarını eskisi gibi güder, sende eskisi gibi bana güzel kumaşlar dokursan söz her yıl 7. Ayın 7'sinde sizi buluşturucam..
Nehrin karşısına geçip kocanla hasret gidermene izin vericem demiş.

O günden bu güne her yıl 7. Ayın 7'si olunca Çin'den yayılan şuan asyanın neredeyse tamamının kutladığı, orihime ile hikoboshinin buluşmalarını diledikleri bir festivale dönüşmüş.

Ay takvimine göre bazen tarihler değişiyormuş.
Japonya'nın bazı bölgelerinde Temmuzun 7 sinde, bazı bölgelerde Ağustosun 7 sinde kutlanıyormuş.

Japonya'da en büyük rağbet gören festival Tokyo yakınlarında, Sendai bölgesindeki "Hiratsuka" da ağustosta kutlanıyor.

4 Temmuz 2017 Salı

Japonya'da Mcdonald's part time ücretleri

Japonya'da yabancıların en rahat girebildiği tek şirket McDonald's tır.
Diğer şirketler iş görüşmesinde seni öyle bir süzer, iğnenin deliğinden geçirir ki sanki dersin mutfağa yamak degil de seo alacak herif :)
Sorar da sorar, isterde ister!
Ama bizim MC öyle değil :)
Seni iş görüşmesine çağırır.
Sabah iş görüşmesine gittiysen eğer öğleyi bulmaz işe başlarsın :))
Pek incelemez. Çalışma için herhangi vizen olması yeterli onlar için.
Birde bir bankada maaş yatırmak için hesabın olsun tamam:)
Hemen gidip pasaportunla japonya yabancı kimliğinin fotokopisini çek..
Banka hesap defterini de getir.
Bir de göçmen bürosundan çalışma izin kağıdını da bulundur (o kağıt olmadan hiç bir yerde asla çalışamazsın) hemen ertesi gün gel başla işe :)


Ah Mc ah! Ben çalışırken 3 kuruş maaş verirdin!
Ne oldu da maaşları yükseltmişsin??
Şuna bak ya saatini 930 yen'e çıkartmışlar.
Ben çalışırken saatini 850 yen'e çalışıyordum.
Gece 10'dan sonra 1.163 yen yapmışlar :)
Bence bu sizler için en iyi fırsat.
Çalışmak için okul, eş vizeniz varsa hemen başvurun derim :)
Ben 4 sene çalıştım mcdonald's da.
Çok rahat bir iş. Helede mutfak kısmı en rahatı.
Kasiyerlik zahmetli. Kasaya bakıyorsun, çöp sana ait, masaların temizliği, kapısı, pacası bir de 2-3 katlıysa vay halinize :)
Günlük o katları 200 kez iner çıkarsınız :)
Her gelen sipariş için koşturur durursun.

29 Haziran 2017 Perşembe

Japonya'da karakola düşmek..

16 yılın sonunda karakollukta oldum ya ölsem de gam yemem!
Ciddi ciddi 6 polisle karakola düştüm.
Hırsızlık mı yaptım?
Adam mı öldürdüm? Veya yaraladım?
Birini mi taciz ettim? Veya biriyle kavga mı ettim?
Yok, yok, yok hiç biri değil!
Suçum: oğlanın getirdiği kırık valizi apartmanın çöp konteynırın önüne koymak.
Gülmeyin vallahi de billahi de japonya'da yaptığım en büyük suç bu oldu...

Normalde "oo gomi-大ゴミ" diye büyük çöpler parayla atılan bir sistemle yürüyor japonya.
Hatta bu konu hakkında Japonya'da parayla çöp atmak adlı yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Ama bu semte geleli 2 hafta oldu ve semt Çinli ve Koreli mahallesi ve semtin yarısı otel olduğu için turist çok fazla var.
O yüzden dışarlar valiz kaynıyor, ev eşyası dolu, çöpler diz boyu.
Dedim herhalde önceki semtteki gibi disiplin pek yok.
Dün sabah 9. Kattan taşınan birinin koca bir oda dolusu eşya yığını dolu apartmanın çöplüğü.

Sabah oğlan türkiye'den geldi.
Gelene kadar da valizin ayakları, kolları kırılmış.
Evde de 3 büyük, 3 küçük valiz daha var dedim bu kırığı ne diye saklayayım..
Valizi boşaltıp, içini temizledikten sonra öğle 13:00 gibi apartmanın çöp konteynırın içine değil de önüne bıraktım.
Alışverişe doğru yürüyorum arkamdan 4 tane genç yaklaşık 25~30 yaşlarında erkekler 'One san, one san' diye seslenmeye başladılar.
Döndüm baktım acaba bana mı sesleniyorlar diye, cidden de banaymış buyrun dedim? ( Yol falan soracaklar sandım. Yada arada sivil polisler kimlik kontrol yapıyor onlardan sandım) içlerinden biri, polis kimliğini gösterip o valizi neden çöpe attın?  diye sordu.
Dedim kırılmış bende çöpe attım ne var?
Yasak! Atamazsın! dedi..
Bir anda o 4 kişi, 5 oldu, 6 oldu bir sorgu sualin içine düştüm ki noluyoz yav dedim.
6 polis bırakmıyor beni. Tamam alıp geri içeri sokayım diyorum yok diyor..
Birinin elinde fotoğraf makinesi, diğerinin elinde not defteri.

Sivil polis: Nerede oturuyorsun?
Ben: Bu binada..
Sivil polis: Hangi kat?
Ben: 6. Kat..
Sivil polis: Buyur yukarı çıkalım.
Ben: Nasıl yani?

Apartman kapısının şifresini soruyor, dairenin anahtarı var mı diyor, asansörle yukarı çıktık, kapıyı aç diyor bana!
Açtım buyrun bakın ev benim, anahtar benim! Çöple evin ne alakası var?

Elinde kamera olan, kapıyı bir daha açar mısın resim çekmek lazım dedi...
Anahtarı sokturdu, tam açıyormuş gibi yaparken resim çekti.


Eve girdik, evin neresindeydi bu valiz? diye sordu dedim salonun ortasında..
Parmağını uzatarak valizin yerini göster dedi..
Aynen de öyle yaptım..
Parmağımı uzatarak salondaki yerini gösterip, yüzümü ters çevirdim!
İstemiyorum yüzümün çekilmesini dedim.

Sivil polis: Bu evde kaç kişi yaşıyorsunuz?
Sivil polis: Nasıl uyuyorsunuz?
Yatak düzenine kadar sordular........

Sonra yine hep birlikte aşağı indik.
Valize hala hiç el sürülmemiş!
Valize de parmağımı uzatarak resim çekmemi istediler...
Yine kafamı çevirerek valizlere parmakla koyduğum yeri göstererek resim çektiler.
Yabancı kimlik kartımı aldılar, adres, tel, evde yaşayanların isimleri, yaşları yazılan kağıtla birlikte attığım valizle küçük bir sırt çantasını da alarak 6 polis, 1 ben minami polis merkezine kadar yürüyerek gittik.
Evden bir cadde iki sokak ötedeymiş polis merkezi.

Polis karakolunun, 2. Katında saçma sapan bir şube açmışlar ;) "Çöp şubesi" Allahım Güler misin, ağlarmısın haline...

Sonra 3 metre karelik bir sorgu odasına soktular beni.
Elimden cep telefonumu alıp, tamamen kapattıktan sonra benden uzak bir yere koydular.
Cüzdanımda yine benden uzakta.
Bir bayan çağırdılar. Bayan üzerimi ince ayrıntısına kadar aradı, taradı!

Sonra başka bir polis gelip Amerikan filmlerindeki gibi beni boş bir duvara yapıştırıp yüzümden ve arkamdan profil resmimi çekti.
Bu ana kadar ben işi şakasına alıyordum, ne saçma bu nasıl bir sistem derken bu resim çekme olayı beni bir yerden sonra kopardı!
İçimden küfürler yağdırıyorum karşımdakilere..
Yav nerden nereye geldi konu?
Rüya mı, kabus mu görüyorum?
Gerçekten de yaşıyormuyum bu saçma ötesi durumu?
Biri cimciklesin yahu beni!!

Sorgu başladı..
Polis: Neden valizi oraya attın?
Ben: Çöp olduğu için, kırılmış yolda dedim.
Polis: O normal çöp değil onu atamazsın.
Ben: Etraftaki çöpleri görmüyor musunuz?
Bir benim valiz mi beni buralara kadar getirdi?
Polis: Yok biz yakaladığımız herkesi buraya getiriyoruz bir tek siz değilsiniz.
Ben: Belli oluyor semtten..
Çöplükten geçilmiyor, akşama kadar 15 valiz görüyorum, eşya dolu sokaklar..
Polis: İşte biz bunların önünü kesmek için bunları uyguluyoruz.

Ya en azından 1 kez uyarın!
2. Ye yakalarsanız alıp götürün.

Ben: Bizim ülkede böyle bir uygulama yok, bir tek japonya'da görüyorum, çok saçma!
Polis: Burası japonya..
Önüme parmak kalınlığında kağıtlar koydular.
7 sayfa dolusu sorgulandığım, yaşadığım, ne zaman, nereye, kaçta, tarih, saat, gün, hangi semt, hangi binaya ne atmışım hepsini adam erinmeden tek tek yazdı ya abi!!

Annemin, ölmüş babamın adını, soy adını, yaşını, doğum tarihini..
Babam öldü, yok diyorum
Polis: Babanız öldüğünde kaç yaşındaydı???.....
Allahım sen akıl ihsan et!
Ölmüş babamın yaşı sana ne faydası olacak herif!
Kaç kardeş, hepsinin tek tek adını soy adını..
Kaç çocuk, ikisinin cinsiyetini, adını, yaşını.
8 sayfa tek tek adımı soy adımı, tel, adres, imza yazdım.
O sekiz sayfaya da 15 yere sol işaret parmağımla, biri gri, diğeri kırmızı parmak izi attırdılar..

Sivil polisler bana seslenirken nasıl seslendi, ilk ne sordu, ben ilk ne cevap verdim, ilk sorudan sonra nereye doğru yürüdük tek tek soruldu!
Tamı tamına sadece sorgu odasında 3 saat sorgum alındı.
1 saatte evin önü, içi derken günümü mahvettiler.
İnşallah böyle saçma sapan birşey sicilime işlenmez?.

Bu arada sürekli birileri birşeyler yazıp getiriyor.
Kağıtların birinde ne yazıyor biliyormusunuz?
Beni getiren sivil polisin biri valizle çantayı tartmış! Büyüğü 5,3 kilo, küçüğü 2,4 kilo çıkmış..

Sorgu bitti, telefonumu, cüzdanımı aldım.
İlk konuştuğum sivil polislerden biri geldi, 4 sayfa da onu doldurdum!
Parmak izi vs..
Kimliğimi aldım.
Eve arabayla bırakacaklarını söylediler.
Gerek yok kendim dönerim dedim.
Olmaz oğlunun da sorgusunu alacaz.
Yeminle bayılacam artık!!
Oğlumla ne alaka ya? Aileden birinin bilgilerini almak zorundayız, oğlunuz karakola gelmemesi için biz eve gelelim.
Offff tamam yürü Allah aşkına!
Ciddi ciddi eve arabayla ve iki eski valizle getirildim ya?

Sivil polis benimle birlikte eve çıktı, oğlana kendini tanıttı, oğlandan anasından başladı, okulundan çıktı. Koca bir form da ona doldurttu!

Daha bitmedi!
Valla şaka değil bitmedi daha..
Bu kanunen çöp dökmek yasak suçundan sorgulandığım formlar, kağıtlar yüksek yerlere gidip dolaşacakmış!
Bir 15 günü bulabilirmiş evrakların dolaşması.
15 gün sonra anamdan, babamdan, kocamdan, oğlumdan hangisine ulaşırsalarsa birine beni tekrar karakola çağıracaklarmış..
O gün valizleri para ödeyerek çöpe attım diye marketten fiş alıp bunu kanıt olarak göstermek zorundaymışım..

Normal bir çöp ya! Türkiye'de koltuk, masa, dolap, lavabo, tekerlek, valizler, çantalar akşama kadar bizim apartmanın önündeki konteynırlara atılıyor, belediye günlük 3 kez gelip topluyor.
Bu nedir ya? Kendi apartmanımın çöp konteynırına bir valiz attım diye karakola düşüp, resmim kayıtlara geçiyorsa lanet olsun bu ülkeye de, yasasına da....

Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz