Baba Japonya’ya tekrar yerleşmeye karar verdi. Uzun bir süre de Türkiye’ye dönmeyecek gibi görünüyor. Japonya’ya geri dönecekti neden bizim düzenimizi bozdu? Neden sılanın hayatını alt üst etti? Sadece hamza için dönmekse niyeti ben onu getirir, bir süre yanında kalır okula yerleştirip japonya’ya geri dönerdim. Sıla her zaman söyleniyordu “Abimi düşünüp türkiye’ye döndünüz ama benim hayatımı mahvettiniz” der. Çünkü 3 yıl japonyadaki okulundan da arkadaşlarından da çok geride kaldı.
Yaz tatilleri bitip, okullar ve kurslar açıldı. Çocuklar okullarına ben ise ingilizce kursuma devam ettim. A1 eğitimimi bitirdim. A2 kursuna başladım. Bu arada da Lise sınavlarını aksatmadan yılda 3 kere girmeye devam ettim.
Başka ne eğitimler alabilirim diye bakınırken belediyemizin “Yazarlık kursu” açtığını öğrendim. 4 derslik bir kurs’tu bu. Hemen yazıldım. Hocalarımız çok ünlü gazetecilermiş. Uzun yıllardır Japonya’da yaşadığımdan dolayı kimseyi tanımıyorum malesef. Gazeteci Veysi ateş ve Süleyman Işık hocalarım.
Bu arada da eşim Japonya’ya dönmeden önce arabanın üzerine para koyup büyük bir araba olan “Duster” almıştık. Hastane kontrolüme, sınavlara, düğünlere, akraba ziyaretlerine arabamla kimseye minnetim olmadan kendi başıma gidiyordum. Malum tek yaşayan sözde evli ama başında koca olmayan çocuklu bir kadındım. Arabam olmasaydı sürekli birilerine ağız eğecektim. “Giderken benide götürün, beni de eve bırakabilir misin?”
Sabahın 6’sında otobüslerle kontrole gitmek. Hele de kar da kışta araba elim ayağımdı. Çocuklarımla kimseye minnetim olmuyordu. Diz boyu kar yağdığında kurs’a hamzayı ben götürürdüm.
3 aylık ingilizce A2 kursumu da bitirip sertifikamı aldım. O sırada da yazarlık eğitimimin son dersine gittim. Son dersimize Esenler belediye başkanı “Tevfik Göksu” bey ve heyeti geldi. Çünkü hocalarımız değerli, dersimiz önemliydi. Süleyman özışık hocamız hepimizin önünde belediye başkanından bir söz istedi. Kursumuzu eksiksiz katılıp sertifikasını alan tüm öğrencilerine Filistin seyahati istedi. Belediye başkanımız da söz verdi. Küçük yaş ve sağlık sorunu olanlar dışında kalan herkesi Filistine otel dahil uçak biletleri herşeyi karşılayarak bizleri Filistine gönderme sözü verdi.
Yazarlık kursunda çok sanimi dostluklar edindim. En yakınım Fatma adında bir arkadaşım oldu. Filistine gitmeyi çok istiyorum ama ben eşten izin almadan gidemezdim. Fatma arkadaşım hiç evlenmemiş, bekar biriydi. Eşime bir kaç kez geziden bahsettim ama kesinlikle izin vermiyordu. Herşey ücretsiz, pasaportum da hazır niye bu fırsatı kaçırayım ki? Bir de israil diye bir ülkenin himayesinde olan, tek başıma asla gidemeyeceğim bir ülkeydi. Fatma arkadaşıma rica ettim. Birlikte konuşsak belki razı olur dedim. Oturduk bir yerde eşimi görüntülü aradım. arkadaşımdan bahsetmiştim zaten, ismen tanıyordu. Görüntülü olarak da tanıştılar. Sanırım bir saati geçkin görüştük. Bir saat sonunda razı oldu. Arkadaşım yeminler etti, sözler verdi ben dikkat edicem, koruyacam diye (buna ne kadar ihtiyacım var bilmiyorum) ömrüm yurtdışında geçmiş biri olarak.
yazarlık kursu olarak filistin seyahati hazırlıkları içindeyken kursça komple kutlama yemeği düzenlendi. Sosyal tesislerinde güzel bir akşam yemeği yedik. Süleyman özışık hocamız da katıldı yemeğe. Öğrencileri olarak herkes hocamızla fotoğraflar çektik. Süleyman bey bana japon derdi hep. İsmimi söylemezdi hiç. Çok iyi bir insandı. Tüm arkadaşlarımla ve hocamla yanyana çekildiğimiz fotoğraflar vardı, facebookta paylaştım. Eşim sabahın 7 sinde aradı beni. O yanındaki adam kim? Anlattım kim olduğunu. Tutturdu sevgilin mi o senin? Aranızda ne var? Onunla mı aldatıyorsun beni? Süleyman özışık kim ben kim! ne alaka ya dedim. Türkiye’nin kocaman gazetecisiyle ben? ve her ikimiz de evliyiz.. Yine yeminler, yeminler ikna oldu gibi..
Filistin’e seyahate gittik. 4 gece 5 gündüz dolu dolu bir seyahat olmuştu. Onca ülke gezdim, gördüm Filistin bir başka benim kalbimde. Seyahatten döndükten sonra orada çektiğimiz tüm videoları youtube kanalımda paylaştım. Fotoğrafları da yine facebook hesabımda paylaştım. Bu sefer yine beni aradı! Kursumuzda Mehmet isminde memleketim olan Çorumlu, emekli başkomser bir abimiz vardı. Rahat 65-70 yaşında saygılı bir beyefendiydi . O da bana ismimle hitap etmez. Hemşerim derdi her zaman. Eşim bu sefer de tutturdu o adamla mı birliktesin? Ne diyorsun kafayı mı yedin? 70 yaşında emekli bir abim nasıl olabilir diye yine yeminler ısrarlar.
O kadar bunalıyordum ki kaldıramıyorum bu suçlamaları artık. İnsan kendini sürekli kocasına karşı yeminlerle ıspatlamak zorunda kalması gibi ağır bir yük yoktur.