29 Eylül 2016 Perşembe

Japonya'da Düğünleri

Japonlar birlikte yaşamayı evlilikten daha çok tercih ediyorlar..
Lise yıllarında sevgilisi olmayan kız veya erkek sayısı %1 diyebiliriz :)
Lise bitene kadar orda burda, cafe, park gezip dolaşırlar.
Üniversite 1 oldumu hemen ailelerinden ayrılıp sevgiliyle ev tutmalara başlar
Görücü usulü evlilikler neredeyse 50 yıldır yok denecek kadar azalmış durumda..
Gençler sevdiği insanla aynı evi paylaşıyor, hayatı paylaşıyor fakat nikaha hiç de sıcak bakmıyorlar..
Eş'li ama özgürler:()
Görücü usulü evlilikler yok denecek kadar azaldı desekte kız isteme merasimi hala vardır.
Damat adayı; kızın ailesinden izin almak için aileden bir gün belirlemesini ister ve damat tek başına kızın evine gelir..
Bu bizimkinden biraz farklı bir sistem:) Biz de kız istemeye en az 15-20 kişiyle gideriz:)
Halası, dayısı, amcası, kuzeni, arkadaşı derken bakmışsınız bir minibüs insan olmuş.
Japonya'da Kız isteme işi sadece damat adayına bırakılmış:)
Ha kız tarafında da yine bizimkisi gibi aman yarın beni istemeye gelecekler dayı,
amca, kankam vs bize gelin demez gelin adayımız da:)
Damat adayı gelmeden önce aile arasında güzel kiyafetler giyilir,
geleneksel bir japon çayı ve yanında ufak bir ikramı hazırlanır yer masasına konulur.
Oğlumuz gelir ve yere çömelir önce bir selam verilir.
Oğlan ve kız masanın bir tarafına, kızın anne ve babası bir tarafına oturup başlanır konuşulmaya..
Damat adayımız üslubunca konuya girer ve başını öne doğru eğerek kızın babasına,
"お願いします!娘さんを、ボクにください!"  (Türkçeye çevirirsek kabaca, lütfen kızını bana ver oluyor) kızıyla evlenmek istediğini ve kendisinden buna müsade etmesi için izin almak istediğini söyler.

Söz artık baba'nın iki dudak arasındadır. Burası aynı bizim kültür gibi, kızın babası oğlana sorularını sıralar:) Ne iş yaptığını? Kızını neyle, nasıl geçindireceğini? Gelecekteki planını?
Bu tür sorular sorar ve olumlu ikna edici cevaplar alması sonucunda kız isteme merasimi tatlılıkla mı yoksa tatsız bir şekilde mi bitecek oğlanın cevaplarına bağlı..
Kız isteme merasimi olumlu geçmişse düğün hazırlıkları başlanır.
Japonya'da kızlar çoğunlukla evleneceği erkekle birlikte yaşadığı için o gün herkes evine döner.
Kız isteme işlemi bittikten sonra her iki tarafın aileleri dışarıda bir restaurantda buluşma planlarlar.
Aileler ilk kez bir araya gelip tanışılır. İlk tanışma dışarıda olur (çoğunluğu)
Sonrasında birbirlerinin evlerinde görüşmeler, buluşmalar başlanır.
Bizim kültürümüz de ki gibi öyle koca bir liste yapıp vermez kız tarafı.
Yok kız tarafı yatak odası, erkek tarafı beyaz eşya alacak. Yok 5 bilezik, gerdanlık takımı istekleri olmaz :) kimse kimseden birşey isteyemez.
Gerçekten de japonya'da düğünler çok rahat ve hızlı oluyor.
Mobilyacılar, kuyumcular, ev inşaatı, tülü, perdesi telaşı yoktur.
Birlikte yaşayan bir çiftse eğer zaten ev hazır ve kuruludur. Sadece yenilenebilecek eşyalar yenilenir.
Ya da henüz birlikte yaşanmamışsa bir emlakçı dan ev bulunur ve bir 'Home center' mağazalarına gidilip bütün ev eşyası tek bir yerden sipariş edilir.
Kız ile oğlan tüm eşyalarını, veya varsa sadece yenilecekleri taksitle alır ve tüm taksitler kız ile oğlan üstlenir..
Aileler yardımda bulunurlar ama sınırlı. Genelde kızla, erkek karşılar masrafları.
Gelirleri az ise aileler yardım eder..
İlk yapılacak alışveriş; yüzüklerdir:) Genelde alyans seçilir. Tek taş nadirdir.
Tek taş olacaksa kesinlikle pırlanta olmalıdır. O yüzden Japonya'da pırlanta çok pahalı olduğu için pek yanaşmak istemezler:) Ama minicikte olsa kızın alyansı pırlantalı olur.

Japonlar 3 şekilde evlenir.
1. Şinto dinine göre tapınakta. 2.Hristiyan kilisesinde. 3. Lüks otel veya bir restaurantda.
Japon geleneklerinde dini nikah tapınakta veya Hristiyan kilisesinde.
Resmi nikah belediye binasında; Düğün merasimi de lüks bir otel veya restaurantda olur.
Sabah ilk saatlere bir şinto tapınağından dini tören için günler öncesinden randevu alınır.
Gelin, damat ve aileler erkenden tapınağa giderler.
Tapınakta, geleneksel Japon gelinliği olan "白無垢-Shiromuku" denilen gelinlik giydirilir..
Damata da "紋付-Montsuki" adındaki bir çeşit damatlık Kimono giydirilir..
Muhteşem bir şinto dini merasimle gelin ve damat Allahın huzurunda evlenirler.
Eğlenceli olan restaurant düğünü ise genelde aynı güne denk getirilir.

Düğün eğer kilisede olacaksa, gelin alır gelinliğini gider nikahın kıyılacağı yere saç baş yapılıp gelinlik giyilir merasim gerçekleşir. Gelin yine günlük kıyafetlerle geri döner.
Öyle gelin alma, gelin gezdirme, düğün yemeği hazırlamaya gitme yok:)
Otel ya da restaurant da olan düğün törenine gelin saçını kuaförde yaptırıp,
yine günlük bir kıyafetle düğün yerine gelir.
Orada muhakkak bir gelin odası bulunur. Gelinlik o mekanda giyilir.
Damatta aynı şekilde tam takım gelmez. Son rütuşları odada yapar.
Japonya'da gelin arabası kültürü de yok. Gelin almaya gitme, gelin konvoyu yapma da yoktur.
Düğün resmi var çok şükür:)) dünyanın neresinde olursanız olun bu ömür boyu saklanacak bir hatıra değilmi..
Dış çekim pek olmaz ama nadir de olsa yapan var.
Bir de başka bir çeşit düğün var o da yurt dışında 3-5 kişilik bir düğün merasimi.
Genel de 'Havaii' ye gidilir. Kız ile erkek tarafında anne, baba, kardeş dışında pek kimse olmaz.
Varsa amca, dayı, hala veya teyze gelir. O da hepsi de gitmez :)
Çünkü kimse 10 dakikalık bir sade merasim için  en az 150 bin yen masraf yapmak istemez.
Oraya giden herkes kendi masrafını kendi çeker. Kimse kimsenin masrafına karışmaz..
Yurt dışı olduğu için kimseyi davet edemiyorlar.. Etse de kim gider 😄😅

28 Eylül 2016 Çarşamba

Japon sokak modası 'Lolita kızlar'..

Şeker kız Candy'yi bilen var mı?
1980 ler'de yaşamış arkadaşlar bilir sanırım:)
Çocukluğumun çizgi filmi..
Kocaman gözler, renkli kabarık muhteşem kıyafetler.
Hep Candy gibi giyinmek istemişimdir..
Ama dediğim gibi bu bir rüya:))
Hep severek izlediğim bir çizgi filmdi ama konusundan çok kıyafetlerine hayrandım:))
Büyüdük! O film ekranlardan kayboldu gitti..
Zamanla bu Japonya işi çıkıp da buralara gelince ilk sokaklara çıktığımda rüyalarımın gerçekleşme olasılığı %1 lerden %99 lara çıktığını görmek beni mutlu etti..
Nitekim yaş gelmiş 26 ya..
O on yaşlarındaki kız değildim artık..
Öyle giyinen kızlara özentiyle bakar oldum ..
Japonya'da lolita tarzı artık bir yaşam tarzına dönüşmüş..
Bu şirin kızlar, benim için bir çizgi film karakterinden ibaret değil.
Çarşıya bir çıkıyorum sağdan soldan 'Lolitalar' geliyor:)
Şöyle bir mıncıklayıp sevesim varki sormayın..
Ama sevdireceklerini sanmıyorum kendilerini :)
Sadece "Maido Cafe" lerde bu tür kıyafetler giyebilirsiniz.
Maido cafelerde bu bir semboldur.
Okullarda ve diğer iş yerlerinde bu tür kıyafet giymek yasak.
Okuldan veya işten çıkar çıkmaz giyiyorlar.

Lolita kız grubları var Japonya'da.
Etkinliklere katılıyorlar, partiler düzenliyorlar, birbirlerinin kıyafetlerinden farklı tarz yaratıyorlar.
Birde bu tatlış pembiş renklerin zıttı olan "Gotik" ler var sokaklarda.
Bir gün shinsaibashi çarşısını dolaşırken kapı önünde gotik kıyafetleri gördüm ve daldım içeriye. O günde öyle bir boş günümki sıkıntıdan patlıyorum o yüzden vakit öldürmece.
Dükkânda meğersem ikinci kattaymış.
Dar uzunca bir merdivenden tırmandım yukarıya:)
2. Kat'a çıktım! Dükkan biraz ileriki kapıymış.
İçeri bir girdim kalbim küt küt atmaya başladı:)
Demirler, kırbaçlar, yırtık pırtık kapkara kıyafetler, bıçaklar, silah tarzı sapıkça şeyler.
Sanki şeytan ayini yapılmak için hazır bir kurban bekliyorlarmış gibi tezgah üstündeler:)
Yeminle kalbim hızlı hızlı atmaktan artık durmak üzere ??
Birde içerisi loş karanlık!..
Dükkana girmemle arka arka çıkıp kendimi merdivenden aşağı atmam 2,5 saniyeyi bulmamıştır:))
Sırtımıda dönemiyorum adama karşı:) sanki sırtımdan birşey saplayacak.
Merdivenin sonunu bulup kendimi insanların içine attığımda derin bir nefes almıştım.
Meğersem korkudan nefesimi de tutmuşum:)) O dükkanın önünden geçtikçe o günü hatırlıyorum.
İşte böyle kötü bir anım var bu gotiklerin dükkânlarında:)
Ama hala lolita aşkım devam ediyor. Bulduğum tüm dükkanlara uğruyorum.
Giyemesemde üzerime tutup bakınıyorum aynadan:)
Ama kızımın çorap ve ayakkabılarını oradan alıyorum.
Çok güzel prenses tarzı modelleri var.
Eğer shinsaibashi çarşısına geldiyseniz orada çok şirin ve ucuz bir dükkân biliyorum.
Benim gibi lolitaysanız uğramadan dönmeyin memlekete :)
Doutonbori köprüsünde olduğunuzu düşünün.
Yüzünüzü "Shinsaibashi Shoutengai" ye doğru çevirin.
Sırtınız'da Namba çarşısına doğru dönük olmalı.
İçeri girdiniz, sol tarafta "McDonalds" var!
O sıra üzerinde dümdüz yürüyün birazcık ilerlerde. 
Kaçıncı dükkan olduğunu unuttum ama kafamızı sol tarafa doğru tutarak yürürsek Lolita cenneti gözünüze ilişecek:)) iki katlı çok şirin ve renkli bir dükkân.
Peruktan, çorap'a, ayakkabıdan, botlara, kostümden, lolita kıyafetlerine binlerce çeşit mevcut.
Bir çok yerde bulabilirsin bu tarz mağazalar ama burası cidden çok uygun.
Lolita tarzı Kimono ve yugataları bile mevcuttur:)

27 Eylül 2016 Salı

Japon eşlerin birbirine sesleniş tarzı..

Bir japon sevgili bulunca hemen sözlüğe yapıştığınızdan adım gibi eminim:)
Ama malesef aradığınız hiç bir aşk sözcüğünün karşılığını bulamazsınız..
Japonca'da bizim Türkçemiz kadar zengin ifade şekilleri yoktur..
Öyle Aşkım, hayatım, bir tanem, sevgilim, canım, cicim gibi kelimelerin karşılığını sözlükte bulamazsınız:))
Sevgiliyken birbirlerine sadece isimle hitap ederler...
Hatta ilk aylarda birbirlerine "San" yani Bey/Hanım kipinide eklerler..
Japonlar sevgilerini çok farklı gösteriyor.
Bizim gibi sarılmak, Şapur şupur öpmek, havada vıcık vıcık aşk kokusu hissetmezsiniz..
Yeni nesil gençler İngilizceden türeme olan "My heart","Darling","Cute" gibi kelimeleri kullanmaya başladılar..
Japonlar tek bir sözcükle aşklarını belirtirler o da "Aishiteru-愛してる" (Seni seviyorum) dur.
Başka hic bir sözcük yoktur sevgilerini belirtmeye..
Japonlar, eşlerine hitap etme şekillerini üç'e ayırmışlar..
Çocuktan önce.. Çocuktan sonra.. Torundan sonra..
Yıllar yıllar oldu hala bana saçma geliyor bu hitap şekilleri.
Çocuktan önce: japon karı kocalar çocuk doğmadan önce birbirlerine sevgiliyken hitap ettiği gibi devam ederler. İsimle çağırırlar. Tanıştıkları ilk aylarda 'San' kelimesini kullanırlar.
Zamanla bu kelime kızlara 'Chan' erkeklere 'Kun' kipi eklenir.
Bizim dile çevirecek olursak 'cım,cim' gibi ayşecim, hasancım olur.

Kadınlar, eşlerine "Anata" diye de hitap ederler. Türkçemizde ki karşılığı 'Canım' oluyor.
Ama mâlesef karşılığını bulamıyorlar:) çünkü bu hitap şeklini erkekler kullanamıyor..
Neden olduğunu ben de anlamış değilim:) sadece bayanlara has bir kelime seçmişler:)
Çocuktan sonra: gelelim benim hala çok saçma bulduğum bir hitap şekline:))
Sevgililiklerinin başından çocuk doğana kadar isim, Anata, san,chan,kunlar falan kullanıyorlar dedik. Çocuk doğduğu andan itibaren kadın erkeğe "お父さん-Otousan" (Baba) erkekde kadına "お母さん-Okaasan" (Anne) diye hitap ederler.
Evin içinde birbirlerini çağıracakları zaman bu sekilde çağırırlar.
Çocuktan sonra da birbirlerine isimle hitap eden sayısı %30 bulmaz.
Geneli değiştirir hitap şeklini..

Çocuk doğup, büyüyüp, evlendikten sonra torun sahibi olan bu iki eş arasında hitap şekli yine değişmiştir.. Bu sefer kadın erkeğe seslenirken "お祖父さん-Ojiisan" (Büyük baba) erkekde kadına "お祖母さん-Obaasan" (Büyük anne) diye artık ölene kadar bu şekilde hitap ederler.
Ayreten yaşlılar birbirlerine soy isimle hitap etmeyi de severler.
Bunu saygıdan dolayı çok önemserler..
Birde bir notta bulunayım "Anata, okaasan, otousan, obaasan, ojiisan" gibi hitapları çocuklar veya çocuklarının okulundan herhangi birileri yokken, arkadaş toplantılarında isimle veya soy isimle hitap etmeye özen gösterirler. Bu bir yüceltme, saygı gösterisidir..
(Bizim türklerde, başkalarının yanında bırak isim veya soy isimle saygıyla hitap etmeyi, seslenmeyi resmen öküze bağlarlar:)) hoooyy, şiiitt, baksana, lan karı, herif gibi en argo kelimeleri özenle seçeriz ki kendimizi bir kidem yüceltmiş, karşımızdakini de en güzel şekilde ezmiş oluruz...)
Evde, okulda, çocukların yanında üstte sıraladığımız gibi hitaplardan birini kullanırlar.

16 Eylül 2016 Cuma

Japonların çocuk sevgisi..

Çocuklar evimizin neşesi.. Dünyamızı renklendiren sevimli canlılar.
Bir çocuk sahibi olmak için can atarız.. Ana/baba olma hayalleri kurarız..
Biz türkler için çocuk demek dünyanın en güzel şeyine sahip olmak demek..
Çocuksuz bir yuva düşünemeyiz..
Dünyada çocukları seven pardon! çocuklara aşık olan başka bir millet varmıdır acaba??
Japonya'da olmadığına emin olun:))
Japonlar çocuğu sırf yapmak için yapıyor.. Bu dünyanın bir kuralı olarak görüyor..
Evlenilir, çocuk yapılır, evlilik iyi gidiyorsa aile olunur.
Japonlar çocuk büyütmeyi bir proje gibi görüyor..
Çocuk doğrulur, büyütülür, okutulur, evlendirilir..
O çocuk yuvadan uçtuğunda başarıyla bu projeyi tamamladıklarını düşünürler..

Çocuk doğduğunda ilk ay anneanneyle birlikte özenle bakılır.
Çocuk 3-5 aylık olana kadar anne kendi elleriyle bakar..
6 aylıktan sonra çocuğa kreş arayışlarına başlanır..
Çocuk bu altı ay boyunca anne ve baba tarafından sıkmalara, sarılmalara, öpücüklere boğulmaz.. Şöyle içine kokusunu çeke çeke öpmez, koklamaz, okşamaz..
Eğer devlet memuruysa anne çalıştığı yerden 1 yıllık ücretsiz izin almıştır..
1 yıl boyunca çocuğa bir dadı gibi disiplinli ve mesafeli davranarak büyütür..
Eğer devlet memuru değilse iş yerinden en fazla 6 ay izin alabilmiştir..
İşe döndüğünde bebek değil de büyük bir çocuk gibi davranmalıdır..
Çişine gitmeli, yemeğini kendi eliyle yemeli, uyku saatini bilmeli, üstünü kendi kendine değiştirebilmelidir..

Çocuğu hemen kreşe verip başlar iş'e. 'Sabah 7 akşam 7' günün 12 saati okulda geçer.
Akşam almaya gittiğinde, çocuğu ilk gördüğünde kesinlikle aşkımmm bebeğimmm seni çok özledim diyip sarılmak,  öpmek, koklamak olmaz..
Sanki bir yabancıymış gibi çantasını alıp çocuğun elinden tutar, bisikletin arkasındaki çocuk koltuğuna atar ve eve döner..
Evde de öyle sarılarak hasret giderme falanda olmaz..
Japonların çocuklarına sevgi göstermeleri bizden çok farklıdır..
Örneğin: çocuğu büyük bir bireymiş gibi can kulağıyla dinler..
Her zaman güler yüzlüdür.. Disiplinli ama sevecen, yumuşak bakışlıdır..
Çocuğa disiplin vericem diye azarlama, surat asma, vurma, dövme asla yoktur..
Uyuma saati, yemek saati, yatma saati bellidir. Bu saatin dışına çıkmak kesinlikle yasaktır..
Klasik banyo, çamaşır, akşam yemeği yenilip çocuğu erkenden yatağa atarlar.
Çünkü çocuk ne kadar erken uyursa anne daha fazla dinlenecek demek olur..
Parklarda bir anne veya babayla birlikte gelen çocuklara dikkatli baktığınızda hiç çocuğa sarıldığını, öptüğünü göremezsiniz..

Bizim anneanneler, babaanneler torunlarını ilk gördüğünde ciğerine bastırarak ıslak ıslak öpmeleri asla japon nenelerde, dedelerde göremezsiniz:)
İlk karşılaştıklarında mesafeli sekilde bir sarılma yaşanır..
Nasılsın? İyi misin? Tarzı selam sabahlar olur ama hepsi bu..
Çocuk lise son'a kadar özenle yetiştirilip büyütülür..
Lise bitti mi ebeveynler dört gözle çocukların evden ayrılmalarını bekler.
Çoğunluğu üniversiteye giderler. O da genellikle şehir dışı olur..
Bunu mana eden her iki tarafta memnundur:)
Ebeveynler evden bir masraf daha eksileceği ve ev işinin azalacağı gözüyle bakar.
Çocukta evden uzakta daha özgür olacağından güle eğlene toplanır eşyalar:)
Ebeveynler artık Projenin sonuna gelmiş olurlar.. 
Ve artık bu proje kendi ayaklarının üzerinde durabilir durumdadır..

12 Eylül 2016 Pazartesi

Japonya'ya giriş gümrük formu..

Japonya'ya seyahat etmek isteyenler bu yazımı çok dikkatli okumasını istiyorum..
Japonya'ya yola çıktınız. Uçağa binip geliyorsunuz. Buraya kadar bir sorun yok:)
Evet yola çıkalı 10 saati buldu ve aşağı yukarı Chinin üzerindesiniz.
Uçak içinde bir kıpırdanmalar var. Hostesler bütün yabancıları tek tek dolaşıp birşey veriyor.
Birde birşeyler konuşuluyor ama kısık sesle konuştukları için anlamıyorsunuz:))
Yavaş yavaş size doğru yaklaştılar. Ellerinde kağıt parçaları var. O da ne acaba?
Bu japonca'da "外国人入国記録 - Gaikoku jin nyuukoku kiroku" yabancı giriş kayıt formu..
Ve sıra sizin koltuğa geldi! Hostes/Host sizin elinize bir formcuk tutuşturu verdi.
Bu formu doldurmanızı istiyor. Şöyle bir göz gezdiriyorsunuz ama birşey anlamıyorsunuz:)
Çünkü mâlesef bu form Türkçe değil. İngilizce ve japonca'dan oluşturulmuş..
Bu formu doldurmadan hatta bir tık bile eksik doldurulmadan japonya'ya girmeniz imkansız.
Bu formu uçakta sakin kafayla doldurmanızı tavsiye ederim..
Gerekirse hosteslerden birinden yardım almanızı öneririm..

Tek başına doldurulması imkansız bir form. Helede ilkkez uçan ve japonya'ya girenler için.
Üstteki verdiğim resmin aynısından elinizde var sayalım..
Sağa bakıyor anlamıyor, sola bakıyor anlamıyorsanız sakın heyecan yapmayın..
Size aşağıda verdiğim Türkçe açıklamalı resimden yararlanabilirsiniz..
Ben belkide 10 kere Türkiye tatiline gidip gelmiş olsamda muhakkak bir eksiğim çıkıyor..
Çünkü eşim japon evrak işlerinden bir gram anlamıyor:)
Eve gelen tüm formlar bana baktığı gibi mâlesef bu gümrük formları da bana bakıyor:)
4 kişilik bir aile olarak doldur doldur bitmiyor muhakkak bir yerde eksiğim çıkıyor.
Çocuklarda küçük anlamıyor. Bir saati geçiyor doldurmak.
Eksik bir nokta da olsa gümrük polisi şurasını da doldurun diye elinize veriyor pasaportlarınızı, biletlerinizi karşıdaki masaya postalıyor:)
Çok şükür ki japonya'da bir tek hava alanı gümrük kapısındaki form açıklamalarında 'Türkçe' mizde ekli.. Eğerki uçakta doldurmayı unuttuysanız veya yardım alacak kimse bulamadıysanız masa üzerindeki büyükçe form açıklama defteri arasında türkçe sayfasını açın.
Birde tatlı dilli, güler yüzlü bir ablamız karşılıyor bizi..
Yardım istermisiniz diye soruyor hemen. İlk önce hangi uyruktan olduğunuzu soruyor.
'Türkiyeden' dediğiniz anda hemen Türkçe tercüme edilmiş dosyayı açıyor size..
Yani anlayacağınız bir form yüzünden sınır dışı olmazsınız ama zorluk yaşarsınız..
Gelelim elimize tutuşturulan bu formu doldurmaya :))
Üstte 'İngilizce' , 'Japonca' yazılanların yerine Türkçe olarak adınızı soy adınızı, doğum tarihinizi, uyruğunuzu, kalkış şehrinizi, Japonya'da kalacağınız adresinizi vs yazın.
Bir tek orada 'Gemi adı' yazan yer yerine bindiğiniz uçağın adı "TK16" gibi biletinizin üzerinde yazan kodu girmenizi istiyor..
Formun ön kısmını doldurduktan sonra arkasını çevirin lütfen..

Arka kısmında sadece işaretlenmesi gereken yerler var..
1. Orada size "Daha önceden japonya'dan sınır dışı edildinizmi? Ülkeden çıkmak zorunda kaldınızmı? Veya girişiniz engellendimi diye soruyor? EVET?    HAYIR?
2. Japonya'da veya başka bir ülkede mahkumiyet kararı aldınız mı? Veya hiç Hapise girdinizmi diye soruyor.  EVET?     HAYIR?
3. Sizin hiç esrar, eroin tarzı uyuşturucu kullanıp kullanmadığınızı, yanınızda olup olmadığını soruyor. Yanınızda ateşli silah veya kesici alet varmı diye soruyor:) EVET?    HAYIR?
4. En son olarak yanınızda ne kadar nakit bulunduğunu soruyor:)
Getirdiğimiz para birimini işaretlemenizi istiyor.
Dolar?   YEN?   Kore wonu?   Çin yuanı?  Veya diğerleri?

En son olarak imzanızı atıp o günün tarihini giriyorsunuz.. Bitti:))
Bu tarz evraklar cidden can sıkıcı.. Zaten uzun yolculuk sizi yoruyor birde üzerine bu form..
Gerekli bir şeydir muhakkak. Ön tarafı neyse de arkadaki sorular bana saçma geliyor.
Ciddi ciddi bu soruları soruyor ama bu insanlar doğruyu ne kadar yazıyor acaba diyorum:))

11 Eylül 2016 Pazar

Japonya'da Bayram Havası..

Japonya'ya geleli bayramları, düğünleri unutur olduk..
Hani büyüklerimiz der ya hep 'Nerde eski bayramlar' biz eskisini bırak şu anki bayramları yaşayamaz olduk..
Çocuklarımın ikisinede bayram coşkusu vermeye çalışıyoruz hep..
Bizim evde bayram sabahları bilgisayardan çocukları Barış Manço'nun 'Bugün Bayram çocuklar' adlı şarkıyla uyandırız.
Çocuklar bu şarkıyla kalktıkların da bugün bayram sabahı olduğunu anlarlar ;))
Okula hazırlanan çocukları sıraya dizip çocuklar hadi sıraya dizilelim bugün bayram bayramlaşalım diyoruz..
Bizde bayram 5 dakika sürüyor..
Çocuklar zorlada olsa ellerimizi öptürüp bayram kültürümüzü tanıtıyoruz..
Böyle bir özel günümüz var diye en fazla yarım saatlerini onlardan çalıp anlatmaya çalışıyoruz.
Akşama okuldan geldiklerinde çevremizde en fazla 3 tane büyüğümüzün yanına götürüp bayramlaşmaya geldik amcası diye ellerini öptürüp bayramlaştırıyoruz..
Sağolsun 'İstanbul Konak restaurant' sahibi rıza abimiz, 'Karakuş kebab' dükkanında da Mehmet abimiz, bahattin abimiz arada da denk gelirsek gaffar amcamızdan başka kimsemiz yok bizim!
Nerde o eski bayramlar demek? Biz keşke bayramı yaşayabilsek diyoruz..
Hani kimse orada sizi zorla tutmuyor çok istiyorsan dön de gel diyenlerde var.
Hayat gayesi işte ekmeğin nerdeyse sen ordasın..
Kısmetimiz varmış ki yiyoruz..
Ben hiç çocuklarımla bayram alışverişine çıkmadım..
Hiç bir zaman baklava, kolonya, şeker alıp hazır beklemedim..


Eşim bayram namazına iki kere gitti..
Çünkü kaldığımız şehirde cami yok, cemaat yok, Türk var ama bayram gelmiş haberi yok.
Japonya'da cami sadece "Kobe" ve "Tokyo" da var.
Osaka'ya en yakın olan Kobe camisidir. O da hızlı expres trenle 45 dakikalık mesafede bir şehir.
İstasyondan da 25 dakikalık yürüme mesafesinde..
Eşim 16 senede 2 kez bayram namazına gitmişliği var:)  Birinde geceden gidip arkadaşta kaldı.
Diğeri de sabah 5 de hep birlikte kalkıp ailecek gittik.. o kadar erken kalkıp çıkmamıza rağmen namazın sonuna doğru varabildik..
Abdest alıp çıksakta yol uzun bozuluyor:) oraya varınca tekrar tazelemek zorunda kaldık:)
Endonezyalılar Fukushima semtinde bir bina kiralamış orayı mescide çevirmiş.
Eşim bir keresinde de oraya gitti fakat binayı bulması zaman almış..
Anlayacağınız Müslümanlık asıl gavur ellerde zor..
İki kere türkiye'ye tatile gittiğimizde ramazan bayramına denk geldik.
İnsanlara bakıyorum pazar, çarşı, mağaza akın akın dolmuş adım atılmıyor..
Herkes birbirine bayramda kendime şu eteği aldım, şu gömleği aldım diye gösteriyor..
Bana da soruyorlar ne giyeceksin bayramda?
Biz de bayram kültürü yok, bayramlık ta yok diyorum:)
Cidden de yok! Hiç çocuklarıma bayramlık almaya gitmedim türkiye'de de..

Bugüne kadar çocuklarım 'Kurban Bayramı' kültürümüzü de görmedi..
İlk defa geçen sene gördüler kurban bayramını..
Bizde kestik Allah kabul etsin. Babasına oğlanı götürme korkar, rüyasına girer diyorum.
Oğlan bu sene 20 yaşına girecek ama ben bunu çocuğun kaldıramamasından korktum.
Nerdeyse 20 yaşında çocuk ilk defa bir hayvanın kesileceğine tanık olacak.
Kaldığımız yerin tam karşısında kurban kesim yeri vardı.
Kızım hayvanların gelişini birde kanları gördü balkona, cama çıkamadı..
Hani et yiyor ama sanki tarladan geliyor sanıyor:)
Kızı çok etkiledi kurban bayramı.. Ama güzel bir dille neden bu bayramı kutladığımızı, niçin kestiğimizi anlatmaya çalışıyorum.
Baktım ki ağlıyor köfteleri, sucukları lop lop götürürken iyi dedim:)

Son 5-6 senedir 'Türk Okulları' (fetuhlah gülen) cemaati kurban bayramlarında "Bayramlaşma" kutlamaları düzenlemeye başladı.. 3 kere falan katıldım bunlara..
Japonlar çok rağbet gösteriyordu bu kutlamalara. Salonun nerede yarısından fazla japonla dolu aşağı yukarı 150 kişiye yakın Türk, japon, İngiliz, Kanadalı bir çok yabancı konuklarla bayramlaşma imkanım oldu..
Japonya'da yaşadığımız süreç içinde 2-3 kere kurban eti yemek nasip olmuştu.
Onun dışında ilk kez geçen sene gördük ve yedik..
Sakın nerde kaldı eski bayramlar sözünü kullanmayın!
Türkiye'de bayram bayram gibi yaşanıyor hala...
O eski bayramlardan çıkıp gelmişiz buralara.
Bizim için eski bayramlarda yeni bayramlarda türkiye'de kaldı..
Kurban Bayramınız Mübarek olsun.. Şimdiden Allah kabul etsin..

9 Eylül 2016 Cuma

Japonca'da Helal&Haram Harfleri..

Müslüman kesimlerin en büyük sorunu yurt dışına çıktığında yiyecek sıkıntısı yaşamasıdır.
Her yiyeceği incelemeden, içeriğine bakmadan satın alamıyor..
Hadi İngilizce alfabeyle anlaşılıyorda Japonya, chine, taiwant gibi ülkelerde Kanji ile yazan içeriği okumanın imkanı yok.
Bilmeyerek öylede güzel yiyoruzki bize haram kılınanları:))
İlk japonya'ya geldiğimiz de aslen Kore yemeği olan fakat Japonya'nın en çok sevilen ve en lezzetli yemeği olan "焼肉-Yakiniku" cuya bir arkadaşla gitmiştik..
Bir süre dana eti diye mâlesef domuz eti yemişiz...
Sonradan arkadaş farkedip hemen değiştirmişti menüyü.
Kanjileri tanımam ve haram kanjilerini öğrenmem en az 2 seneyi bulmuştu..
Bu süreç içinde şuan yiyemediğimiz onlarca ürünü zamanında çok yemişliğimiz vardır..
Kendi çabalarımla veya tanıştığım benden daha koyu dinci arkadaşlardan öğrendim bir çok ayrıntılı kanjileri öğrendim..
Şimdi yeni gelen arkadaşlarıma bu Kanji listesini yazıp veriyorum:)
Benim gibi sıfırdan öğrenmelerini istemiyorum.. Hatta aldıkları her ürünü kendim kontrol edip yediriyorum:))
yinede buluyorum ve söylüyorum şu var şu var sen bilirsin diye..
Tabiki de tanıdığım bir çok arkadaşım da takılmıyor bu meseleye..
Ben sadece kendim için temiz menüsü olan bir restaurantı seçiyorum.
Eğer bana hediye pasta ve atıştırmalıklar getirmişse güzel bir dille kabul edemeyeceğimi anlatıyorum.
Bundan önceki yazılarımda Helal Restaurantları ve Helal ürün satan marketleri yazmıştım.
Bugün ki yazımda yiyemediğimiz ürünlerin içerisindeki katkı maddelerinin Kanji, ve katagana harflerini tanıtmak istiyorum..
Japonya'ya geldiğinizde bir markete girip birşey almak istediğinizde bu vereceğim listenin içindeki kanjilerle karşılaştırıp alabilirsiniz..
Bazen yememiz sakıncalı olan katkı maddelerinin kanjisinin karşısında () parantez içinde bitkisel ürün açıklamasını da tanıtacağım..

Domuz Eti "豚肉" Buta niku
Domuz Eti "ベーコン" Be-kon
Domuz Yağı "豚脂" Buta Abura
Domuz katkısı vardır "豚を含む" Buta wo fukumu
Domuz özü "ポークエキス" Po-ku ekisu
Domuz kemik iliği "ゼラチン" Zerachin
Domuz Yağı(un'da) "ショートニング" Shiyo-toningu
Domuz katkısı "乳化剤" Nyuu Kazai
Domuz katkısı "レシチン" Reshichin
Domuz Katkısı "ファットスプレッド" Fatto Supureddo
Domuz sucuğu "ソーセージ" So-se-ji
Domuz Salamı "サラミ" Sarami
Domuz Sosisi "ウインナー" Uinna-
Domuz etli Hamburger "ハンバーガー" Hanba-ga-

Yukarı da verdiğim listede sadece malum hayvanın etinden, kemiğinden, yağından elde edilmiş katkı maddelerini listeledim..
İçlerinde bulunan " ショートニング" , "乳化剤" , "レシチン" bu üçünde sadece domuz katkısından elde edilmiştir diye birşey yoktur.. Bitkisel de olabilir.. bu kanjilerin yanında eğer parantez içinde (植物性) veya (大豆由来) yazıyorsa kesinlikle bitkisel ürünler demektir..
Bu kural yukarıda bulunan " ゼラチン " içinde geçerlidir.. Bunda biraz nadir olduğu için ayırdım.
Şunu da kesinlikle unutmayın bu verdiğim parantez açıklamalı sakıncalı katkıların karşılığında kesinlikle parantez le açıklama olacak diye birşey yok..
Çoğu ürün içeriklerinde bu kanjiler yazar fakat bitkisel olsa da açıklama yapma gereği duymayan bir çok firma vardır..
Ben her zaman bunu göz önünde bulundurarak yeni çıkan bir ürünü veya önceden almış ama bir süredir yememiş ve içeriğini unuttuğum ürünlerin şirketlerini o an arar o kanjinin hayvansal mı? Yoksa bitkisel mi? Olduğunu sorarım..
Ürün içerik kısmının altında içerik sorma telefon numarası vardır..
Örneğin '乳化剤' nyu Kazai ha shokubunsu sei desuka? Doubutsu sei desuka? Diye en kolay dilden sorabilirsiniz.. Yine aynı şekilde diğer ürün isimleriyle aynı soru için arayıp sorabilirsiniz. Yani parantez yoksa haramdır diye bir kaide olmadığını unutmayın:)
Üstte uzun listedeki bulunan diğer ürünlerin hepsi direk eti, yağı ve iliğinden oluştuğundan parantezli olamaz. Direk elinizden atın derim:)
Alkol "アルコール" Aruko-ru
Yemek içkisi "酒" Sake
Tatlı için pirinç şarabı "みりん" Mirin
Likör "リキュール" Rikiyu-ru
Batı likörü "洋酒" Youshu

Şimdi de gelelim alkollü içeriklere:) Mâlesef bu japon restaurantların yemeklerinde çok tüketiliyor..
Ve neredeyse pastanesi ürünlerinin %70 ni içeriyor..
Japon atıştırmalıkları "Okashi-お菓子" lerde çok çok fazla vardır..
Bir üstte ayreten bahsettiğim 4 kanjide çok fazla kullanılır atıştırmalıklarda..
Yani bir şeker bile alayım derseniz üstteki 4 Kanji ve altdaki verdiğim alkol listesinin tamamını taramanız gerek gözlerinizle :))
Okadar çok leziz gözüken, canım tatlılar varki mâlesef iç çekerek bırakıyoruz olduğu yere :))
Japon devleti son 3 yıldır 'Müslüman Türist' çekme çabalarında..
Müslüman ülkelerinden de japonya'ya çok rağbet var..
Müslüman ülkelerden helal ürünler satın almalara, market reyonlarında Halal ürün reyonu açmalara başladılar.
O yüzden ürün alırken ilk yapacağınız şey ürünün her hangi bir köşesinde Halal damgası varmı yokmu?
Genellikle ön sağ alt veya arka altlarda olur bu amblem...
15 yılı geçkindir tek tek Kanji okuyarak ürün aldıklarımızı hatırlıyorum da ne çekmişiz beee:))
Şuan Japonya gerçekten yaşanası çok rahat bir ülke oldu.. Artık neredeyse Halal amblemi olmayan ürün çok az diyebiliriz..
Bu amblemi gördüğünüz de içeriğe bakmadan atın sepete:)

Sağolsun bir çok okurlarımdan mailler ve mesajlar alıyorum..
Tanıdıkları vasıtasıyla japon atıştırmalıkları ellerine geçiyormuş..
Fakat içeriğini okuyamadıkları için bu konuda bana danışıyorlar..
Ben yavaş yavaş bu konulara da başlamak istiyorum ama biraz vakit lazım diyorum:)
Sayfanın üst kısmındaki "Yemek" bölümünde Japonya'nın atıştırmalıklarının içeriklerini tek tek ayrıntılı olarak tanıtmaya çalışacağım.. Ama dediğim gibi zamanla olacak işler bunlar:)

8 Eylül 2016 Perşembe

Japan "JR rail pass" nedir?

Bu yazımıda sadece japonya'ya seyahate gelecek okurlarıma hitap ediyorum:))
İş Seyahatine gelen veya Japonya'da yaşayan arkadaşlar için mâlesef geçerli değil:)
Ha şu var şuan geçici olarak Japonya'da ama bir dahaki seyahat amacıyla gelmek isteyen arkadaşlar da yararlanabilir..
Bugün sizlere sadece türkiye'de iken başvurabileceğiniz,
japonya'ya geldiğinizde kullanabileceğiniz "JR rail pass" dan bahsedeceğim..
Yani Türkçesine gelecek olursak sözün kısası 7 günlükten başlıyor, 21 günlüğe kadar Japonya genelinde tüm ülkeyi bedavaya gezebileceğiniz Jr tren biletinden bahsediyoruz..
Bedava dedik ama bunu beleşe temin etmiyorsunuz mâlesef:)
Türkiye'de bayağı bir paraya başvuruyor, kartı temin ediyor ve japonya'ya indiginiz andan itibaren Jr ofislerinden açtırdığınızda tüm tatil ulaşımı ücretsiz oluyor.
Konuya bu tren biletini nasıl temin ediyoruz dan başlayalım:)
Yaşadığınız tüm ülke de seyahat acentelerında vardır.
Türkiye'de sadece H.İ.S turizmden temin edebilirsiniz..
İster direk ofislerine gidip anında ödeme yapıp alabilirsiniz.
İsterseniz de internet üzerinden sipariş verip, online ödeme yaparak alabilirsiniz..
Tavsiyem her zaman canlı canlı yapılan alışverişdir:) al parayı, ver biletimi arkadaş:)
Bu tren kartını almak için herhangi bir evrak veya belgeye ihtiyaç yoktur.İsim/soy isim yeterli.
H.i.s ofislerinde o an geçici olarak ( Exchange Order ) satın alıyorsunuz..
Japonya'ya vardığınızda Jr ofislerinden açtırıyorsunuz..
Açtırma işlemleri sırasında; size verilecek forma isim, soy isim, pasaport numarası ve kullanmak istediğiniz tarih aralıklarını yazıyorsunuz..
Bu formu doldurduktan sonra türkiye'deki h.i.s ofisinden aldığınız biletle birlikte oradaki görevliye verdikten sonra asıl bileti görevliden alıyorsunuz..
Gelelim bu bileti kimler temin edebiliyor? Kimler edemiyor?
Japonya hava alanına indiniz.. Gümrük girişindeki polis size ziyaret sebebini soruyor?
Seyahat için mi? İş için mi? Geliş sebebinizi tabiki yalansız dolansız söylemeniz gerekli ki geri gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmayın.
Geliş sebebiniz iş içinse pasaportunuza 'iş gezisi' kaşesi vuruluyor..
Kaldığınız süre içinde herhangi bir pasaport kontrolünde polis buna dikkat ediyor.
Fakat iş gezisinde olanlar bu Jr tren biletlerini kullanamıyor.. Böyle bir yasa var..
Eğer ki japonya'ya geliş sebebiniz geziyse pasaportunuza 'Türistik ziyaret' kaşesi vuruluyor.
Turist vizesi almanızla birlikte giriş yapıp hemen Jr tren ofislerine koşun :))
Bu bileti kullanmaya hak kazandınız:)

2 çeşit ' Japan rail pass ' vardır. Green ' superior class- Yüksek sınıf ' ve ' Ordinary ' denilen normal sınıf biletidir..
Her 2 sınıf biletde 7-14-21 gün kullanım süreli biletlerdir..
Listede belirlenen fiyatlar japon yen'i kuruna göre ayarlanır. Dünyanın her yerinde aynı fiyattır.
Asla pazarlık yapılmaz.. O günkü japon kuru kaç yen'se ona göre hesaplanır..
Çocuk biletleri 6-11 yaş arası için geçerlidir. Eğer çocuğunuz zayıf ve yaşını göstermiyorsa 7-9 arası bile ücretsiz binebilir trene:) onun için dünyanın parasını verip de bilet almanıza gerek yok:) zaten Japonya'da çocuk tren biletleri %50 indirimli olarak satılır.
Baktınız sorun yaşatıyorlar o istasyonda çocuk bileti alıp geçirin. Her yerde sorun olmaz..
Ödeme yaparken TL, YEN, USD ve EURO olarak istediğiniz şekilde satın alabilirsiniz..
Eğer 1-3 ay arası bir seyahat ise hemen actırmayın Jr biletini..
Bir akraba veya arkadaş yanında kalaksanız ilk önce onunla vakit geçirin.
O şehir içinde boşuna günlerinizi heba etmeyin..
O kişiyle önceden plan proje yapıp şu gün ile şu günleri arasında ülke turu atalım diye program yapmanızı öneririm.
Çünkü açtığınızdan itibaren günler eksilmeye başlıyor.
Tek şehir içi biletler çok uygun. '350' yenden başlıyor.
Ama bu getirdiğimiz biletle şehirler arası en az gidiş dönüş '20 bin yen' den başlıyor.
Yani bir şehirden diğer şehire, ordan öteki şehire en az '500' TL tutuyor..
Siz bu biletle japonya genelini gece gündüz bedavaya gezip dolaşabilirsiniz..

Tren :
Bütün JR Grup demiryolları "hızlı trenler"  (NOZOMI ve MIZUHO hızlı trenleri haric ) limitli express trenler, express trenler, radip ve yerel  trenler. (Bazı istisnalar vardır)
Otobüs :
JR otobüs şirketlerinin banliyö hatları ( JR Hokkaido, JR Tohoku, JR Kanto, JR Tokai, West Japan JR, Chugoku JR, JR Shikoku, JR Kyushu ) ve JR ‘ın bazı otoban otobüs servisleri.
Feribot :
Sadece JR Miyajima feribotlarında geçerlidir .JR’ın Hakata –Pusan (Kore ) feribotlarında geçerli değildir.
Telefonunuzdan bu altdaki siteye girip tren saatlerine, aktarmalara bakabilirsiniz..
Benim en çok kullandığım sitedir. Size ingilizce sayfasını veriyorum.
Kullanımı çok rahattır. İyi gezileeeerr:)
https://world.jorudan.co.jp/mln/

Japonlar için "Maske" nin önemi..

Japonca'da maskeye "マスク-Masuku" deniliyor.
Japonyanın en çok satılan ürünler arasında birinci sırada yer alıyormuş:))
Japonya'ya gelmeden önce maskeli insanları sadece hastanelerde görürdüm:)
Ya doktorlar, hemşireler takardı yada ağır kanser hastaları..
Maske takan birini gördüğümüz de kanser olduğunu anlarız..
Japonya'ya geldiğimde ilk dikkatimi çeken şey herkes birbirinin aynısı..
Gözler, burunlar, yüzler ikiz gibiler. Birde üzerine maske taktılarmı imkanı yok ayırt edemezdim:)
Çok dikkatimi çekiyordu bu durum.. Neden maskeli bu insanlar?
Bir kişi, beş kişi elli kişi değil! Neredeyse 10 insandan altısı maske takıyor..
Hastalıklı bir millete mi geldik allahım dedim kendi kendime:)
Bulaşıcı mıdır acaba? Bir süre sonra tanıştığım insanlara sormaya başladım.
Neden maske takıyorsun?
Bana grip olduğunu ve insanlara bulaşmasını istemediğini söyledi.
Ne kadar ince bir düşünüş bakarmısınız?


Asla ve asla sokaklarda, trenlerde, hastanelerde haksıran, tıksıran elinde sadece mendille dolaşan bir hasta göremezsiniz..
Adamlar grip ( japoncası Kaze-風 ) olacağını 1-2 gün önceden anlayıp hemen eczanelere koşarlar, ilk aldıkları şey bir kutu maske olur..
Sonra soğuk algınlığı önleyici şekerler, fısfıslar ve tabletlerdir.
Öyle aman hastalanacam galiba diyip burnunu çekmeler, hastalandımı hemen doktora koşup antibiyotik almalar yok!..
Hastalığı daha gelmeden engelleme çabalarına düşerler..
Baktımı olmuyor çaresi yok ozaman doktordan ilaç alıp hemen işyerini veya okulu arar grip olduğunu bildirir..
Hiç bir işyeri hafif de olsa soğuk algınlığına uğramış çalışan eleman istemez..
Bir kişiden başlayıp bütün çalışanlarına bulaşacak diye hemen izin verir..
Tabiki doktor'dan alınan rapor veya ilaç kanıtı isterler..
Ama zaten telden ses tonundan anlaşılıyor hasta olduğu:)
Okulda da hasta iken öğrencinin okula gelmesi yasaktır..
Tüm okula bulaşmasını önlemek için öğrenci hemen telefon eder ve izin alır..
Eğer ki sabah okula geldiğinde bir belirti yok fakat öğleye doğru başlamışsa belirti; hemen revire gidilip ateş ölçülüp öğrenci eve gönderilir..
Japonların insanlara karşı saygılarından dolayı okula veya işe nede olsa gitmiyorum diye sokağa çıkıp gezmezler..
Mecburen sokağa çıkacaksa eğer kesinlikle maskesiz çıkmazlar..

Türkiye'de maske sadece koruma amaçlı takılır.
Başkasından kendisine geçmemesi için.
Bu iş Japonya'da tam tersine kendi hastalığı başka insanlara bulaşmasını önlemek için takılır.
Türkiye'de benim çocuklar bir kere takmıştı vebalı gibi uzaklaşmışlar çocuktan:)
Bulaşıcı ağır bir hastalık sahibi sanılıyor. Aslında bunun bir saygı göstergesi olduğunu bilseler.
Hani o bildiğimiz düz sade, kağıt kadar ince yapılmış maskeler yok sadece.
Adamlar bu işte de aşmış durumda:) Artık günlük hayatlarında çantasında eksik edilmeyen bir parça olduğu için mendilden öteye geçmiş durumda:)
Şilte bezinden yapılmış, günlük kullanıp yıkanabilenleri tercih ediyorlar artık..
Bir kutuda aşağı yukarı 30 tane var. Günde bir tane kullansa her ay bir paket eder.
Her ay bir paket maske parası vermektense 3-5 tane renk renk, çeşit çeşit bez maske alanlar daha çoğunlukta..
Her yüz yapısına göre farklı farklı maskelerde var.. Yüksek burunlu, alçak burunlu..
Geniş yüzlü, küçük yüzlü.. Herkes kendi yüz yapısına göre seçebiliyor..
Helede en şirinleri çocuklar için olanı:)) Sevimli kitty chanlı olan var, doraemonlu olan var, çizgi film karakterleri, çizgilisi, çiçeklisi, desenlisi rengarenklisi var da var işte:)
Japonya'da ana okulu ve ilk okulda maske getirmek zorunludur..
Maskesi olmayan çocuk o gün uyarılır. Yarın maskesiz gelme denilir..

Çocuklar her kullandığında öyle bir kerelik takılıp atılan ince kağıttan olanı alınmaz.
Yukarıda saydığımdan birilerinin bez olanı alınır.
Çoğu anne de kendi diker ve şekil verir.. Sebebi ise diğer çocuklarınkinden farklı olsun diye.
Çünkü genelde o çevrede aynı dükkânlardan alındığı için karışma olasılığı çok yüksek.
Üzerlerinde isimleri yazsada çocuklar ayırt etmek de zorlanıyor.
Ama annesinin elleriyle özenle diktiği maskeyi nerde olsa tanır:)
Bende kızıma ana okulundan itibaren kendi ellerimle maskesini dikiyorum..
Onun sevdiği renklerde kenarlarını oyalıyorum. Birde üzerine etaminle kalp:)
Tam türk işi oluyor :) Farkımız tarzımız :p
Al sana el emeği göz nuru maske:) japon arkadaşları bayılıyor bizim tukish maskelerimize:)

Japonya'nın 'Kargo' firmaları..

Japonya'ya ilk gelince insan malum Kanji sorunuyla karşı karşıya kalıyor muhakkak.
Bir iş yapacağı zaman birine danışmadan yardım almadan yol bulması imkansız.
Benim amacım sizin japonya'ya ilk giriş yapmanız dan itibaren kendi başınıza, kimseye muhtaç olmadan her aradığınızı anında arayıp bulmanızdır:) Evrak işlerinden çok zorluk çektiğinizi tahmin edebiliyorum.
Helede japonya'dan türkiye'ye birşey göndermek istediğinizde örnegin: para, posta, mektup, paket vs..
Hadi diyelim postanelerin üzerinde İngilizce alfabeyle 'Post Office' yazıyor.
Fazla aramadan bulabiliyorsunuz..
Ama kargo şirketlerinin kapısında kargo ile ilgili birşey yazmıyor..
Bulmakta zorlanıyor insan.. Size Japonya'nın en büyük ve güvenilir bir kaç kargo şirketlerinden bahsedeceğim..
Malum dünyanın parasını yatırmışız güvenle gittiğini bilmek isteriz:)
Ucuz birşey de olsa yerine kavuştumu diye tereddütde kalıyor insan..
Size önereceğim bu şirketler Japonya'nın en güvenilir, en kaliteli şirketleridir.
Yerini bulmadımı direk adresinize geri postalanır..
Yani türkiye'de ki gibi şubelerinin bir köşesine atılıp, aradığında beyefendi/hanfendi paketiniz bilmem hangi semtin hangi şubesinde gidip alın diye size saçma sapan sözler edip, sizi zahmete koymazlar..
Siz yokken günde iki kez gelinip evinizde sizi bulmadığı taktirde sizin adresinize en yakın şubesine paket ulaştırılır..
Sizin kapınıza bir kağıt bırakılır..


Kâğıtta size paketi getiren görevlinin mesajı, adı, soyadı, cep telefonu, hangi saatte gelinmiş ve bu kağıt bırakılmış, şuan evinize en yakın şubenin adresi ve sizin paketinizin posta numarası yazılır.
Siz eve veya ofise geldiğinizde sizden önce paketiniz geldiğini anlarsınız ve hemen orada yazılı olan cep telefonunu arar şuan o adreste olduğunuzu belirtirsiniz. Görevli eğer hala adresinize yakın bir yerdeyse size yarım veya bir saat süre verir ve tekrar geri gelir..
Uzaklaşmış olsa bile kusura bakmayın şuan uzaktayım gelemem diye sizi geri çeviremez.
Uzaktaysa şayet size en geç gece 10'a kadar kargonuzu getireceğini söyler.
TümKargo şirketlerinin bir şubesi kesin evinizin veya işyerinizin iki sokak üstü veya üç sokak arkasındadır:))
Asla o semt de sadece bir şubesi yoktur.. Gerekirse beş dakikada kendiniz terliği ayağa çekip almaya gidebilirsiniz:))
Size bir örnek form göstermek istedim.. Sol'da üstte bulunan 'To' diye başlayan yere göndereceğiniz adresi yazıyorsunuz.
Japonya'da adres yazmaya ilk önce posta koduyla başlanır..
Kutucuklara posta kodunu girdikten sonra altına tam adres yazılır en son "様" yazan yere gönderilen kişinin adı/Soyadı yazılır.
En son "Tel" yazılan yere telefon nosu girilir. Onun altındaki bulunan beyaz kısımda ' From' ile başlayan yere ilk önce posta kodunuzu, kendi adresinizi, isim ve soy isminizi ve en sona telinizi yazıyorsunuz.
Orta üstte bulunan sayı yerine şirketin verdiği numara giriliyor.
Ortada bulunan beyaz yere gönderilecek eşya veya nesne neyse onun ismini Örneğin: Kitap, kalem, elbise, saat, ayakkabı vs. Tabikide İngilizce veya japonca olmalı:) Altında bulunan işaretlenecek yerlere eğer donması gereken bir yiyecek ise derin dondurucu veya buzdolabı işaretini girmenizi istiyor. Altındaki boşluğa kaç kilo olduğunu ve ebatını gireceksiniz..
Onun altınada gönderilen tarihi yazacaksınız..

2 Eylül 2016 Cuma

Japonya'nın yasaklarla dolu apartmanları..

Japonya'da yaşamayı düşünüyorsanız bugün size anlatacağım konu içindeki yasaklara göğüs germeniz gerekeceğini de unutmayın:))
Yasaklar ülkesi Japonya.. Ne senle oluyor ne de sensiz misali..
Bazen insanı canından bezdiren, şöyle bir kaşık su'da boğmak istediğiniz insanlar çıkmıyormu karşına..
İşyerinde yasaklar, sokakta yasaklar, okulda yasaklar, hastanede yasaklar zaten insanın canına yetiyor üzerine birde oturduğunuz apartmandaki yasaklar yokmu!
Girişiniz çıkışınız hep takip altında.. Parmak ucuyla gezsenizde evin içinde yinede alt komşu şikayetinden kurtulamamak yokmu..
Şimdi bir apartmanda ne gibi yasaklar olabilir ki diye soruyorsunuzdur:))
Öyle bildiğiniz gibi halı, kilim çırpmakla bitmiyor canım:))

1. Apartmanda "Hayvan beslemek" yasaktır..
Bu yasak Japonya'nın %60'ına yakın apartmanlarda geçerlidir..
Kedi, köpek, kuş gibi ses yapan hayvanlar kesinlikle yasaktır..
Gece gündüz sürekli havlayan veya miyavlayan bir hayvanı hiç bir komşu kabul etmiyor mâlesef.
2.  Apartmanda "Bebek ve çocuk" yasaktır..
Bu yasak Japonya'nın %30 gibi az apartmanlarda geçerlidir..

(Mâlesef bu yasakla karşı karşıya kaldım..
İlk japonya'ya geldiğim ev 'Bekar evi' diye bir çok yerde bahsetmişimdir..
Geldikten 3 yıl sonra ikinci çocuğuma hamile kalmıştım. 6 aylık hamileliğime kadar apartman yöneticisi hamile olduğumu anlamadıkları için hiç sesleri yoktu.
Bir gün kapıda karşılaştığımızda ayak üstü sohbet ederken hamile olduğumu öğrendiler..
O günün akşamı zil çaldı. Apartman yöneticisiydi.. Konuya eğilerek özür dilemeyle başladı.
Çok özür dilerim ama bu binada sadece bekarlar yaşıyor.
Aslında çocuk kesinlikle yasak olmasına rağmen oğlunuza göz yumum ses etmedik fakat hamile olduğunuzu öğrendik ve bu bina da bebek kesinlikle yasaktır bir an evvel yeni bir ev bulup taşınmanızı istiyoruz dedi..
Ben kala kaldım kapı önünde..
Karnım kocaman.. Ev topla, taşı tek başına.. Aile yok! Arkadaş yok..
Eşim işten gelir gelmez anlattım al acele bir ev bulup cidden taşındık!
 Hemde niçin? Bina da bebek ve çocuk yasak olduğu için..)

3. Balkon'da sigara içmek yasak..
4. Balkon demiri ne yatak, yorgan, halı, çamaşır asmak yasak..
(Bu da bir gün başıma gelmişti:) el yapımı Türk halımı balkonumda yıkamıştım.
Suyunu süzdükten sonra balkon demiri ne asmıştım. Astıktan yarım saat sonra zil çaldı ve apartman görevlisi 2. Kattaki hanımın şikayeti üzerine geldiğini söyledi ve halıyı demirden almamı istedi..
Ne diyebilirim? Mecburen aldım halıyı tam bir hafta boyunca kurutmaya çalıştım.)

5. Balkon'da çöp ve eşya biriktirmek yasak..
6. Yüksek sesle radyo ve tv açmak. Yüksek sesle konuşmak. Ev içinde hızlı yürümek yasaktır.
Bunlardan her hangi birini yaptığınız taktirde anında kapıcı zilinize basıyor ve sizi uyarıyor..
İkinci Uyarıdan sonra evden çıkmanız gerektiğini bildiren bir bildirim alırsınız..
(Bu konuda 2. Oturduğum apartmanda iki kez ev sahibinden direk uyarı aldım.
İkincisinde ben ona kızdım:) Neden derseniz, benim 8 yaşında 1 oğlum ve hamile olduğumu bile bile bize evi verdi. Bir sene oturduktan sonra ilk uyarıya geldiğinde bizim bir alt komşumuz ayak seslerimizden rahatsız olup ev sahibine şikayete gitmiş.
Bende o gün ev sahibinin yanında çocuklara kızdım!
Evde koşup duruyordunuz bakın şikayet geldi bir daha yapmayın dedim..
Ev sahibinden de güzel bir dille eğilerek özür dileyip bir daha olmayacağına dair söz verdim..
Aradan bir hafta geçtikten sonra tekrar alt komşumuz şikayette bulunmuş ve garibim ev sahibim yine uyarıya gelmiş. Ama cidden o bir hafta içinde çocuklarım koşmayı bıraktı, hızlı ve tabandan yürümeyi kestik ve dikkat ettik. Buna rağmen şikayetin gelmesi bu sefer beni çileden çıkarttı!
Bende ev sahibine çattım:)) bir haftadır benim çocuklarım da bende kesinlikle dikkat ederek yürüdük.. Yeri geldi parmak üzerinde yürüdük. Asla bu şikayeti kabul etmiyorum dedim..
Sorun bizde değil alt komşumuz da demekki dedim..
Ev sahibinin dediğine göre çok yaşlı bir karı koca oturuyormuş altımızda..
Yani bir alt komşumuz kim bilemeden yaşıyoruz Japonya'da:)
Akşam 7 gibi yatıp, sabah 4-5 gibi kalkıyorlarmış.. Biraz daha dikkatli olun diyip bu sefer o özür dileyerek eğildi.. Ederim ama bundan fazla birşey yapamayacağımı belirttim..
Çünkü iki küçük çocuk var bu evde. Onlar bizi idare etsin artık kusura bakmayın dedim..)

7. Gazlı soba yasağı..
Benzinle veya gazla yanan sobalar neredeyse Japonya'nın %80 ninde yasak..
Kışın en büyük sorun ısınma sorunudur.. Japonya'nın kışı o kadar serttirki ayaz bir taraftan, tayfun öteki taraftan sizi donduruyor:)
Elektrikli sobalar ile klimalar bazen yetersiz kalıyor. Birde bu tür sobalar gerçektende hem ekonomik hemde çok iyi ısıttığından çok tercih ediliyor..
O na göre anlaşmada bu yasak olup olmadığı iyice kontrol edildikten sonra imzalar atılıyor:)

8. Piyano çalmak yasak..
Piyano Japonya genelinde bir çok apartmanda yasaktır. Piyano hocaları ev tutarken bu yasağın olmadığı apartmanları seçmeye tercih  ediyor..
Japonya'daki tüm piyano ve orkların kulaklıkları vardır. Japonların %99'u çocukluğundan itibaren piyano dersleri almaya başlar. Piyano çalmayı bilmeyen japon çok az diyebiliriz.
Japonlar; evde piyano dersi çalışırken asla sesi açmazlar. Sadece kulaklıkla çalışırlar.

Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz