29 Eylül 2019 Pazar

Japonya'da Semizotuna hasret kaldım

İnsan vatanından, memleketinden uzaklaşınca sadece topraklarından, evinden, ailesinden uzaklaşmıyor! Alışık olduğu damak tadından da uzaklaşıyor..
Biliyor musunuz? Ben  Japonya'ya kendi isteğimle gelmedim..
Bazen instagram veya Facebook hesabımdan Türkiye'yi öven paylaşımlar yapınca takipçilerim hemen lafı yapıştırı veriyor.. Çok seviyorsan neden kaçtın ülkenden. Neden Japonyadasın o zaman? vs..
Bu benim tercihim değildi ki! Bir insan vatanından ayrıysa kendi tercihi de olmayabiliyor.
Her insanın yaşadığı hayatı bir sebeple seçmek zorunda kalabiliyor neden kendinizi onun yerine koyup iki saniye de olsa düşünmüyorsunuz? Çok alıyorum bu tür tepkiler.
Japonya'ya gelme sebebimi de ilk yazılarımda gelişimi yazdım. Okursanız sevinirim 😊

Japonya'ya taşınalı 8 sene falan olmuştu. Canım o kadar çok semizotu salatası çekiyordu ki annemle her telefonda görüşmemizde semizotu özlemimden bahsederdim.
O da ana yüreği işte hep içerlerdi. Ne yapsam? ne etsem de sana göndersem derdi.
Gelen giden varsa gönderiyim diye çırpınırdı kadıncağız.


Semizotunu ilk kez 10 yaşlarımda memleketim olan Çorum'a gittiğimizde yemiştim.
Hayatımda ilk kez ve dünyanın en lezzetlisi ve organiği olan köy semizotu, köy yayığı ve köy yufkasıyla Canım teyzemin elinden yemek olmuştu. Hala o lezzeti tutturamıyorum.
Benden dolayı olduğunu düşünmüyorum aslında :) Tek sorun köy ürünleriyle yapamadığımdan.

İşte o günden sonra çok sevmiştim semizotunu. Japonya'ya taşındıktan sonra ilk özlemini çektiğim şeylerden biri o olmuştu.
Doğma büyüme şehir kızı olduğumdan yeşillikten hiç mi hiç anlamam.
Anlamadığımı da birazdan göreceksiniz:))
Anlamasamda Telefondan semizotu resmini ve japoncasını bulup markete almaya gitmiştim ilk geldiğim zamanlar. Ama hangi markete gitsem bütün market çalışanları boyunlarını eğip bu nedir? nasıl bir şeydir bilmiyorum dediler.
Hiçbiri semizotunu bilmiyordu, bende tarif edemiyordum:(

Gel zaman git zaman, bir kaç yıl sonra annem ilk ziyaretime Japonya'ya geldi.
Ne annemden ne de benden mutlusu yoktu😍 Her gün bir yere götürüp gezdiriyordum.
Annem aynı ben:) çok sever gezmeyi de konuşmayı da öğrenmeyi de.
geldikten bir kaç gün sonra bizim caddeden yürürken bir anda yolun ortasında durdu kaldı öylecek.
Hiç kıpırdamadan yere dik dik bakıyor.
Korktum noldu acaba? Hemen geri dönüp noldu? bir şeyin mi var dedim?
Annemin yüzü şekilden şekile girmeye başladı:) Önce şaşkın bakışlar, sonra tebessüm en sonrada kızgın bakışlarıyla bana dönüp geri zekalı yer gök semizotunu ya burası.
Onca zamandır üzülüyordum ne yapsamda buna semizotu gönderip de yedirsem diyordum.
Kızım sen manyak mısın? Evin dibi semizotu kaynıyor hiç mi farketmedin! dedi...

Anne semizotu nedir? neye benzer ben ne bileyim! Ben bunlarıları ot sanıyordum.
Tamam yedim bir kere ve çok sevdim, özledim ama pişmiş halini biliyorum sadece!
Şimdi bunlar semizotu mu cidden? diye kendimi gerçekten de gerizekalıya koyup masum rolü yaptım:) Eee kadının vicdanıyla oynadık onca yıl:))

Annemi o an görecektiniz.. Saldırıyor semizotlarına:)) Mübarek cidden de öyle bir bereketli çıkmış ki! Sanırım 10 kilo kadar toplamış annem o hızıyla:)
Eve geldik, birlikte temizleyip, pişirip yedim ama nasıl yiyorummmm parmaklarımla birlikte:))
Ben onu yerken annemin sevincini görmeniz gerekti:) Kadının yüzü nasıl gülüyor, tarif etmemin imkanı yok:)

Annem 3 ay kaldı yanımda, 3 ay boyunca da gördüğümüz göreceğimiz bütün semizotlarını toplayıp haftanın 2-3 günü bana pişirip durdu:) hatta dönmesine 1 hafta kala dondurucumu semizotu ile doldurup öyle gitti anammm:))

21 Eylül 2019 Cumartesi

Japonya'da tereyağı ve süt ürünleri kıtlığı yaşanıyor

2014 yılında Japonya'da tereyağı kıtlığı hat safhadaydı.
Normal büyük marketlerde bile tereyağı reyonlarında " Japonya genelinde tereyağı kıtlığı nedeniyle uzun bir süre ürün bulunmamaktadır yazıyordu.
O zamanlar ciddi şekilde türk yemekleri yapamama sorunu yaşıyorduk.
Çünkü margarinlerde domuz katkısı olduğu için margarin kullanamıyoruz.
Sadece hakiki tuz ve sütten imal edilmiş tereyağı sokabiliyoruz evlerimize.

Arkadaşlar, nerede bir tereyağı stoğu bulsa hemen mesajla birbirimize bildiriyorduk. şu semtte, şu markette, şu sayıda tereyağı buldum acele edin diye birbirimizi haberdar ederdik.
6 ayı bulmuştu bu kıtlık. Daha çok büyük toptancı marketlerde bulunuyordu.
O da öyle istediğin gibi almak ne mümkün. Bir müşteri sadece bir tane alabilir uyarı kağıdı asılıydı o reyonda. Kasadan sadece tek tereyağı ile geçerdik.

Hani ertesi gün gidip alırım bir şey olmaz diye içinizden geçirdiyseniz bu da mümkün değildi:)
Çünkü o büyük toptancı marketlerde bile haftada 1-2 kez çıkıyordu. Sıvı yağ ile idare etmeye çalışmıştık ya.. Ne günlerdi..


Bugün yine bir toptancı marketi olan " 業務スーパー Gyoumu super market " e gittim.
Dedim yarın sabah kahvaltıya mıhlama yapayım. Canım çekiyordu ne zamandır:)
Önce peynirimi aldım, sonra tereyağı reyonuna uğrayıp tereyağını almak için elimi bir uzattım ki ne?? Almanya'dan ithal edilmiştir Menşeini gördüm. Dedim eyvah! yine mi bir kıtlık geliyor :((

Japonya'da hayvancılık ve mandıracılık yok denilecek bir seviyede..
Marketlerdeki süt ürünleri markalarına bakıyorum en fazla 2-3 marka var.
O kadar az seçenek var ki hatta günün ilk yarısında süt almadıysanız öğleden sonra 2-3 gibi süt almaya gittiğinizde süt reyonlarının tamamen bomboş olma olasılığıyla karşılaşma oranı %80 dir
Ben iş dönüşü alışverişe gidebiliyorum. O yüzden de çoğu zaman bu süt reyonlarının doluluğunu yakalayamıyor:) Ya bırak doluluğu bir tane bile süt bulamıyorum.

Onun içindir ki izinli günlerimde ve hafta sonları 2-3 paket birden alıp dolaba stokluyorum.
Süt candır ya, her şeyime ihtiyaç.
Peynirden hiç bahsetmeyeyim:) Japonya'da peynir sadece Hokkaido bölgesinde üretiliyor.
Hokkaido japonyanın en kuzeyi olduğu için bağ ve bahçecilik orada yetiştirilemiyor. En fazla patates ve pirinç oluyor. Asıl uğraşları hayvancılık.

Japonya' nın sırf o kısmında olduğu içindir ki peynir , süt ve tereyağı stokları çok az.
Peynir genelde tüm reyonlarda ithal edilmiş ürünler oluyor. Tereyağı çok nadir görüyorum hatta bin de bir diyeyim.  Umarım yeni bir kriz daha kapıda değildir..
1980 ve 1990 ların Türkiye kıtlığını yaşayanlar çok iyi bilirler. Hatta 1970 lerde daha fazlaymış, yaşımdan dolayı sadece annemlerden duyduğum kadarıyla para var ama gıda yokmuş.
Japonya'da da öyle. para gani gani ama süt ürünleri bulamıyorsun...


Japonya'da kırtasiye reyonundaki animeciler

Geçenlerde kırtasiyeciye gitmiştim. Kalem reyonuna geldiğimde bir kaç kalem incelerken bu kız dikkatimi çekmişti. Yanına yaklaşmadım belki çekinir veya kızar diye. Arkasından bir süre izledikten sonra farkettim ki bir şey çiziyor. Hani biz bir kalem alacağımız zaman imza atarız, karalarız ve ya bir şeye benzemeyen bir şeyler çizeriz ya öyle sanıp aldım telefonu elime arkadan video çekmeye başladım.
Videoyu yaklaştırdıkça şaşkın şaşkın ekrana baktım. Ne güzel eli sanki yağ gibi kayıyor.
Bir kız resmi çiziyordu. Sonuna kadar sabredip bekledim. Beklediğime de değdi doğrusu:))
Ya bu japon milleti deli vallahi! Adamlarda ki şu el becerileri beni hep şaşırtırdı fakat her geçen gün böyle süprizlerle daha fazla şaşırtıyorlar beni artık.

Düşünün! bir kalem reyonunda kalem nasıl yazıyor diye karalamak varken bir kız resmi çizmek gibi bir beceriye sahip bu millet.. Gerçekten de bravo dedim arkasından.
Umarım hakkını helal eder. onu tüm dünya'ya hayranlıkla tanıttığım içinde beni affeder..❤️


Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz