Eşimin evinden ayrıldım, kızımın doğum belgelerini konsolosluktan dilekçeyle getirtip üzerime aldım, 2 kişilik bir hayata ilk adımları attım. En büyük adım eve getirmem gereken parasal destekler. Sadece benim maaşımla yürümeyeceğini, bir böbrek hastası olarak her an diyalize girebilme ihtimalime karşı ben çalışamazsam bu eve para girmesi gerektiğini düşündüm.
İlk yapmam gereken şey kızımın hâla devam eden çocuk parasını babasının üzerinden alıp kendi üzerime aktarmam gerekiyordu. Babasının belediyesiyle bizim belediye farklı. İş çıkışı eşimin belediyesine gittim. Sosyal hizmetler katına çıkıp kızımın çocuk parasını eski hesaptan bu hesaba geçirmem gerektiğini söyledim. Onlarda bilgisayarı kontrol edip şuanki hesap sahibi kendisi gelip dilekçe vermesi gerektiğini söylediler. Ben de iş’te olduğunu, sizin mesai saatleri içerisinde gelemediğini söyledim. Hem kızın hem kendimin hem de babasının sigorta kâğıdını verdim. Bu babası bu kızım bu da annesi olarak benim. Hiçbir şekilde babasının gelemeyeceğini söyledim ama bayağı bir zorladılar.
İkna oldular ama bu sefer de kızın velisi babası gözüküyor o yüzden kanunen onun çocuk parası alması gerekiyor dediler. Ben de adres değişikliği yaptığımızı ve velisi olarak benim üzerime kayıtlı olduğunu söyledim. Onlarda kendi belediyenizden velisi olduğunuza dair belge getirin dediler. Hemen bisikletle kendi belediyemize gidip çoçuğun tek velisi ben göründüğüm evrağı çıkartıp ertesi gün o belediye’ye sundum. Yine hak devir daim olması için babadan imza ve kendisi gelmesi gerek diye ısrar ettiler. Ben de dünkü gibi iş dolayısıyla bunun mümkün olamayacağını ve gereken evrağı getirdiğimi ısrarla söyledim veeeee sonunda kabul ettiler..
Çok büyük bir para olmasa da yılda 3 kez toplu para elime geçeceği için bir nebze olsun rahatladım. Hemen hak devir işlemlerini yaptırıp, gereken evrağı alıp belediyemdeki çocuk yardım masasına gittim. Hesap defterimi verip o aydan itibaren çocuk yardımını almaya başladım.
Ama bu da yetmeyebilir başka ne yapabilirim diye hep kafa yoruyordum. Eşimin günlük eve dön mesajları, arada yumuşatılmış mesajları, çoğunlukla da tehdit mesajları tabiki de devam ediyordu.
Bir ara dini mesajlar göndermeye başladı. Karının kocaya karşı görevleri, karının kocasına karşı gelince cehennemlik olacak hadiseleri, arası bozulan karı kocaların okuması gereken dualar, arada da kendine gel be kadın! Namaz kıl, Kur-an oku telkinleri vs vs vs..
Ben çoğunu okumuyor, okuduklarıma cevap vermiyordum. Damarıma bastığı yerlerde cevabımı da geciktirmiyordum.
2-3 gün belediye işleriyle uğraştım. Bir sabah bisikletime binip işe gidiyordum. Bizim dükkanın ordan geçiyorum her sabah. O cadde boyunca 3 duraklık mesafe boyunca bisikletle işe gidiyorum. Dükkanın önündeki caddede dört yol ağzında ışıkları beklerken karşı tarafa doğru bakıyordum. Naniwa-ku polis merkezi var o köşede bir anda eşimi gördüm! Kendi evinden dükkana doğru bisikletle gelmiş o da karakolun önündeki ışıklarda bekliyordu. Bisikletindeki siyah büyük bir çanta gözüme çarpmıştı. 3 ay evinde kaldım öyle bir çanta yoktu o evde. Eşimin yüzüne baktım sanki yüzüne bir nur inmişti. O kadar masum, o kadar güzel tebessümlü, o kadar naif bir yüzü vardıki kendi kendime düşündüm niye bu kadar mutlu bu adam? 3 saniye kadar yüzüne baktıktan sonra hemen arkasından bisikletiyle ona yanaşan yabancı bir kadın gördüm. Yan yana geldiler. O anda ışıklar yeşile döndü ve iki bisiklet yanyana ışıklardan karşıya geçtiler. Eşimin yüzüne neden nur indiğini o an anlamıştım.
Daha evden ayrılalı 1 veya 2 ay olmuştu ya! Çok değil.. 1~2 ay ve eşim o sevgilisiyle barışmış, birlikte evde yaşıyorlar mı yoksa kadını canı çektiğinde yanına kalmaya mı getiriyordu orasını bir tek onlar ve Allah biliyordu.
Ben soğuk kanlı, sakin bir insanımdır.. Hiçte elim ayağıma dolanmadan zaten ışıklarda telefonu kurcalıyordum. elimde hazırdı anında açtım kamerayı ve bunları çektim.. Bundan büyük delil mi olur bana? Eşimin gözü o kadar kör olmuşki aşktan, beni farketmedi bile. Nerdeyse 2 dakika tam çapraz karşısında ona bakıyorum, etrafına baksa direk beni karşısında görecek..
Hemen fotoğraflarını çekip işime gittim. Bir kaç saat sonra yine eve dön mesajı göndermiş:)) Allahım sen bana sabır ve güç ver dedim…
İşe gitmesine gittim ama yalan yok bu işe çok bozuldum.. Ne o adamın o tebessümlü yüzü ne de kadının yüzü aklımdan çıkmıyordu. Kafama çok takıldı bu mesele. İlk gittiğim işim, eşimin evinden çok az ötede. Onun sokağının başından eve gidip geliyordum. İş bitiminde kendimi onun binasının önünde buldum. Bu adamla kadın birlikte mi yaşıyorlar merak ettim artık. Eşim 6. Katta oturuyordu dışardan baktım, balkonda çamaşırlar var fakat tam seçilmiyor. Donlar falan var ama kadına ait bir şey seçemedim. Mâlesef evden çıkarken anahtarımı almıştı, kızda babasının anahtarı var ama o da okula yanında götürdü. İnanın anahtarım olsa, o eve bir girebilsem yeminle 100 bin yen de olsa verirdim. Bunu kendime yediremiyordum. O kadar öfkelendimki zaten kararlıydım, onları canlı canlı gözlerimle gördüm ya mezardan babamda çıksa gelse dön dese asla dönmezdim..
Hiç akıl etmedim evin anahtarının kopyasını çıkartmak tüh! Muhakkak evde kadının bir şeyini elbet bulurdum..
Bu arada benim ailem yavaş yavaş duruma alışmaya başladı. Eskisi kadar bir baskı yoktu. Son havadisleri de yetiştirdim ya hemde kanıtlı fotoğraflı! Daha da diyecek başka söz bulamadılar bana. Artık bundan sonra sen ne dersen, ne yaparsan yap arkandayız dediler..
Benim için de ailemin desteği önemliydi. Bana en büyük gücü onlar vermişti. Asla maddi destek ne talep ettim nede teklif ettiler. Ben sadece manevi destek istedim onlardan. Anlayan anladı sırtımı dayadım. Anlamayan da bana sırtını döndü. Umrumda da değildi.. Zaman gösterecekti ben neden bu yola çıktım..
Zaten Türkiye’deki kadınların ortak sorunu değil miydi yol ortasında kimsesiz kanlar içinde ölen. O kadıncağızların tek ortak sorunu ailelerinin sahip çıkmamasıydı. Benimkiler birer ikişer beni anlamaya başladılar ya bu bana yeterliydi. Erkek kardeşlerim sorun yaptı ama bu onların da başına gelselerdi emin olun aynısını onlarda yaparlardı..