17 Aralık 2022 Cumartesi

Japonya’da kadın başıma yeni bir hayat kurdum

Eşimin evinden ayrıldım, kızımın doğum belgelerini konsolosluktan dilekçeyle getirtip üzerime aldım, 2 kişilik bir hayata ilk adımları attım. En büyük adım eve getirmem gereken parasal destekler. Sadece benim maaşımla yürümeyeceğini, bir böbrek hastası olarak her an diyalize girebilme ihtimalime karşı ben çalışamazsam bu eve para girmesi gerektiğini düşündüm.

İlk yapmam gereken şey kızımın hâla devam eden çocuk parasını babasının üzerinden alıp kendi üzerime aktarmam gerekiyordu. Babasının belediyesiyle bizim belediye farklı. İş çıkışı eşimin belediyesine gittim. Sosyal hizmetler katına çıkıp kızımın çocuk parasını eski hesaptan bu hesaba geçirmem gerektiğini söyledim. Onlarda bilgisayarı kontrol edip şuanki hesap sahibi kendisi gelip dilekçe vermesi gerektiğini söylediler. Ben de iş’te olduğunu, sizin mesai saatleri içerisinde gelemediğini söyledim. Hem kızın hem kendimin hem de babasının sigorta kâğıdını verdim. Bu babası bu kızım bu da annesi olarak benim. Hiçbir şekilde babasının gelemeyeceğini söyledim ama bayağı bir zorladılar.

İkna oldular ama bu sefer de kızın velisi babası gözüküyor o yüzden kanunen onun çocuk parası alması gerekiyor dediler. Ben de adres değişikliği yaptığımızı ve velisi olarak benim üzerime kayıtlı olduğunu söyledim. Onlarda kendi belediyenizden velisi olduğunuza dair belge getirin dediler. Hemen bisikletle kendi belediyemize gidip çoçuğun tek velisi ben göründüğüm evrağı çıkartıp ertesi gün o belediye’ye sundum. Yine hak devir daim olması için babadan imza ve kendisi gelmesi gerek diye ısrar ettiler. Ben de dünkü gibi iş dolayısıyla bunun mümkün olamayacağını ve gereken evrağı getirdiğimi ısrarla söyledim veeeee sonunda kabul ettiler..

Çok büyük bir para olmasa da yılda 3 kez toplu para elime geçeceği için bir nebze olsun rahatladım. Hemen hak devir işlemlerini yaptırıp, gereken evrağı alıp belediyemdeki çocuk yardım masasına gittim. Hesap defterimi verip o aydan itibaren çocuk yardımını almaya başladım.

Ama bu da yetmeyebilir başka ne yapabilirim diye hep kafa yoruyordum. Eşimin günlük eve dön mesajları, arada yumuşatılmış mesajları, çoğunlukla da tehdit mesajları tabiki de devam ediyordu.

Bir ara dini mesajlar göndermeye başladı. Karının kocaya karşı görevleri, karının kocasına karşı gelince cehennemlik olacak hadiseleri, arası bozulan karı kocaların okuması gereken dualar, arada da kendine gel be kadın! Namaz kıl, Kur-an oku telkinleri vs vs vs..

Ben çoğunu okumuyor, okuduklarıma cevap vermiyordum. Damarıma bastığı yerlerde cevabımı da geciktirmiyordum.

2-3 gün belediye işleriyle uğraştım. Bir sabah bisikletime binip işe gidiyordum. Bizim dükkanın ordan geçiyorum her sabah. O cadde boyunca 3 duraklık mesafe boyunca bisikletle işe gidiyorum. Dükkanın önündeki caddede dört yol ağzında ışıkları beklerken karşı tarafa doğru bakıyordum. Naniwa-ku polis merkezi var o köşede bir anda eşimi gördüm! Kendi evinden dükkana doğru bisikletle gelmiş o da karakolun önündeki ışıklarda bekliyordu. Bisikletindeki siyah büyük bir çanta gözüme çarpmıştı. 3 ay evinde kaldım öyle bir çanta yoktu o evde. Eşimin yüzüne baktım sanki yüzüne bir nur inmişti. O kadar masum, o kadar güzel tebessümlü, o kadar naif bir yüzü vardıki kendi kendime düşündüm niye bu kadar mutlu bu adam? 3 saniye kadar yüzüne baktıktan sonra hemen arkasından bisikletiyle ona yanaşan yabancı bir kadın gördüm. Yan yana geldiler. O anda ışıklar yeşile döndü ve iki bisiklet yanyana ışıklardan karşıya geçtiler. Eşimin yüzüne neden nur indiğini o an anlamıştım.

Daha evden ayrılalı 1 veya 2 ay olmuştu ya! Çok değil.. 1~2 ay ve eşim o sevgilisiyle barışmış, birlikte evde yaşıyorlar mı yoksa kadını canı çektiğinde yanına kalmaya mı getiriyordu orasını bir tek onlar ve Allah biliyordu.

Ben soğuk kanlı, sakin bir insanımdır.. Hiçte elim ayağıma dolanmadan zaten ışıklarda telefonu kurcalıyordum. elimde hazırdı anında açtım kamerayı ve bunları çektim.. Bundan büyük delil mi olur bana? Eşimin gözü o kadar kör olmuşki aşktan, beni farketmedi bile. Nerdeyse 2 dakika tam çapraz karşısında ona bakıyorum, etrafına baksa direk beni karşısında görecek..

Hemen fotoğraflarını çekip işime gittim. Bir kaç saat sonra yine eve dön mesajı göndermiş:)) Allahım sen bana sabır ve güç ver dedim…

İşe gitmesine gittim ama yalan yok bu işe çok bozuldum.. Ne o adamın o tebessümlü yüzü ne de kadının yüzü aklımdan çıkmıyordu. Kafama çok takıldı bu mesele. İlk gittiğim işim, eşimin evinden çok az ötede. Onun sokağının başından eve gidip geliyordum. İş bitiminde kendimi onun binasının önünde buldum. Bu adamla kadın birlikte mi yaşıyorlar merak ettim artık. Eşim 6. Katta oturuyordu dışardan baktım, balkonda çamaşırlar var fakat tam seçilmiyor. Donlar falan var ama kadına ait bir şey seçemedim. Mâlesef evden çıkarken anahtarımı almıştı, kızda babasının anahtarı var ama o da okula yanında götürdü. İnanın anahtarım olsa, o eve bir girebilsem yeminle 100 bin yen de olsa verirdim. Bunu kendime yediremiyordum. O kadar öfkelendimki zaten kararlıydım, onları canlı canlı gözlerimle gördüm ya mezardan babamda çıksa gelse dön dese asla dönmezdim..

Hiç akıl etmedim evin anahtarının kopyasını çıkartmak tüh! Muhakkak evde kadının bir şeyini elbet bulurdum..

Bu arada benim ailem yavaş yavaş duruma alışmaya başladı. Eskisi kadar bir baskı yoktu. Son havadisleri de yetiştirdim ya hemde kanıtlı fotoğraflı! Daha da diyecek başka söz bulamadılar bana. Artık bundan sonra sen ne dersen, ne yaparsan yap arkandayız dediler..

Benim için de ailemin desteği önemliydi. Bana en büyük gücü onlar vermişti. Asla maddi destek ne talep ettim nede teklif ettiler. Ben sadece manevi destek istedim onlardan. Anlayan anladı sırtımı dayadım. Anlamayan da bana sırtını döndü. Umrumda da değildi.. Zaman gösterecekti ben neden bu yola çıktım..

Zaten Türkiye’deki kadınların ortak sorunu değil miydi yol ortasında kimsesiz kanlar içinde ölen. O kadıncağızların tek ortak sorunu ailelerinin sahip çıkmamasıydı. Benimkiler birer ikişer beni anlamaya başladılar ya bu bana yeterliydi. Erkek kardeşlerim sorun yaptı ama bu onların da başına gelselerdi emin olun aynısını onlarda yaparlardı..

2 Aralık 2022 Cuma

Eşim bildiklerimden habersiz

Türkiye’den kızla birlikte Japonya’ya dönüş yapıp evden ayrılmamız 3 ay falan sürmüştü. 3 ay kaldık ama o 3 ay bana 3 yıl gibi gelmişti. 

Ben her şeyi görüyordum, yavaş yavaş duymalara başladım, okudum vs ama eşim bunlardan hiçbirini bildiğimden zerre kadar haberi yoktu. Onun her sohbet ettiği kadının satır satır sözlerine kadar haberim olduğu için ben de eşimle günden güne kendimi çektim.

Evde mecbur kalmadıkça sohbete girmiyordum. Birlikte dışarı çıkıp yemeğe gitmek istediğinde gitmiyordum. Zaten dükkana 3 aydır bir daha hiç gitmedim. Hatta ufak tefek Türk festivalleri olmuştu mehter takımı kurmuş japonlar o festivale eşim de kebapçı olarak katılmıştı oraya bile gittiğimde tezgahına uğramak bile istememiştim. Çünkü henüz bir kaç saat önce sevgilileriyle olan mesajlarını okumuşum neye uğrayıp hal hatır sorucam?

O günün akşamı eşim mesaj atmış ağzına geleni bana saymıştı. “ Sen buraya kadar gelip tezgahımın önünden gelip geçtin de bir selam verip uğramadın. Tüm arkadaşlarım abi noldu, yenge niye senin tezgaha uğramadı, aranızda bir sorun mu var? diye sordular. Milletin içinde beni rezil ettin!” diye uzunca mesajlar göndermiş. Cevap vermek istemedim. Millet de artık yavaş yavaş anlasın istedim. Olacak şeylere insanlar alışsın şimdiden. Tüm gün eşimin psikolojik baskısını yiyecem, kadınlarla, 25 lik genç kızlarla sohbetlerini okuyacam sonra da ay kocacım hayırlı işler, Allah bol bereketli kazançlar versin mi diyecem?

Evden ayrıldıktan sonra da yakın irtibatı tamamen kestim. Bir tek telefon var. Keşke o da olmasaydı. Ordan da ağzıma s…. becerebiliyordu çok şükür. Bu sefer de “Vaaaay sen evden nasıl ayrılırsın? Vay! sen evi terkettin bu boşanma sebebi, evi terkeden sen olduğun için tüm mal varlıklarından men olacaksın” gibisine saçmalamaya başladı.

O evde yaşarken kendine ev bul, ne zaman ev bulacaksın, ne zaman evden çıkacaksın diye mesajlar atan adam bu sefer de gerizekalılık yapma evine dön mesajları atmaya başladı. Eve dönmem için baskı ve tehditler savurmalara kalkıştı.

Ben de her seferinde evden çıktım, şuan kafam rahat, çalışıyorum evimi geçindirebilirim, her şekilde kızımın karnını doyurabilirim, boşuna bekleme diye reddediyordum. Yine de allah bir yolunu bulup geçinmeme yardım ediyordu. Artık evden ayrıldım. Kendime sıfırdan bir hayat kurmaya karar verdim.

Ben de yavaş yavaş bildiklerimi tek tek eşimin yüzüne vurmaya başladım. Her bir kadını, her kadınla ne konuştuğunu, Türk kadınlarıyla, özellikle de o 25 yaşındaki genç kızla olan sohbetlerini. Japon kadını ve Kanadalı yabancı kadınla sohbetlerini her tehdit ettiğinde yüzüne vurmaya başladım. O bana her yazdığı kötü lafına karşı birini yüzüne şamar gibi vuruyordum. Şoklar içinde kalıyordu. Nasıl olurda bunları bildiğimi aklı hayali ermiyordu. Kendisi de benim bilgisayar kurdu olduğumu çok iyi bildiği için benden her şey umabiliyordu.

Mail adresiyle kullandığı Meet programına giriş yaptığımı, bütün sohbetlerini telefonuma kaydettiğimi, bunların hepsini mahkemede ona karşı delil olarak sunacağımı, bir de beni evden kovmak için gönderdiği onlarca mesajları da dosyaladığımı asıl hakim malı mülkü kime vereceğini çok iyi bildigini yazdıkça susmaya, korkmaya başladı.

Ben boşuna mı 3 ay içime atıp sustum! Her tehditi, her evden kovuşunu, her karı kız sohbetini delil olsun diye biriktirdim. Şimdi ondan daha güçlü ve daha gururlu bir şekilde onun karşısında bir dağ kadar güçlü çıktım!.

23 senelik evliliğimin iyi günleri de çok oluyordu, acı günleri de ama asla aşk sözcükleri, hatunlar, hanımlar, canımlar, cicimler aramızda olmadı. O bana adımla hitap ederdi ben de onu adıyla hitap ederdim. Sıradan bir evlilikti bizimkisi.

Haber programlarında bazen izliyordum. Kadınlar televizyona çıkıyor “Ben kocama aşık değilim, ben ramazana aşık oldum ramazana kaçtım. Ben ahmeti seviyorum, ben mehmedi istiyorum “ diye kocasının koynundan başka adama kaçan kadınları görüyordum. Evde küçücük çocuğu bırakıp başka adamla kaçan kadınları görüyordum. Ya bu kadar mı basit bu işler? Sevmesen de o adamın bir gururu var. Kendi doğurduğun çocukların bir geleceği var. Nasıl 2-3 yıl sonra bitecek bir aşk’a onları ortada bırakıp gidersin diye çok kızarım.

Ben yapamadım. Eşimle görücü usulü, silah zoruyla evlendirildim. Babamdan ayrı tehdit aldım, kaynımdan ayrı tehdit aldım. Öbür dünyada 18 yaşındaki Ayselle nasıl helalleşecek o iki kişi bilmiyorum. Bu şekilde zorla evlendirildiğim halde yine de sabrettim çocuklarımı büyüttüm. Sevmesem de eşimin kafasını kimsenin karşısında eğdirmedim. Oğlum büyüdü, evden ayrıldı. Zamanı geldi kızımı yanıma alıp kızımla ayrı bir eve çıktım. Bu kadar basit..

Hanım kardeşlerim yapmayın.. Yazık, günah! Hem o adama hem de evdeki sabi sübyana. Olmuyorsa evden çıkın kendi ayaklarınızın üzerinde durun..

Youtube Kanalima Abone Olun

Sosyal Medya Kanallarimdan da Beni Takip eddebilirsiniz